İsrail durmuyor. Orantısız
hava, kara ve denizlerden saldırıyor. Yakıyor, yıkıyor, katlediyor… Küçücük bir
karada sıkışmış bir avuç Mücahitle mert meydanında yüzleşemiyor; uzaktan
bombardımanlarla vuruyor. Katliam yapıyor, soykırım uyguluyor, etnik temizlik
yapıyor!
Dünyanın gözü önünde, canlı
yayınlarda egosunu tatmin, daha çok işgal adına katlediyor. Hem de acılardan
acı, ölümlerden ölüm beğendirerek.
Siyonist dünyanın Gazze
Mahallesine dadanmış bir kabadayı. Bu mahalle Müslüman. Daha dün, bu mahallede
salyangoz bile satılmazken; Nebi katili, dört kitabın lanetlisi Siyonist’in
yani dünyanın en korkak hastasının katliamını seyrediyoruz.
Feryatlar Arş-ı Ala’ya
varmış, sorumsuzluğumuz Gayretullah’a dokunmuş; hissiz, ruhsuz; taş kesilmişiz.
Mümin Mahalleler penceresini kapatmış, kapılarını çift kilitlemiş. Ekranların
başında çaresiz eskiteklerin de ötesinde şeyler(!?!) olmuşuz!
Siyonist’e beddua edip
Allah’a havale ediyoruz! “Allah belasını versin! Allah kahretsin! Allah’ım kardeşlerimize
yardım et! Rabbim, Siyonist’i kahret…” diyoruz! Tabi ki diyelim. Elbette
kahredecektir amma acaba önce kimi?
Bu Ümmet; Haçlı Savaşlarını
yaşadı. Ye’cûc- Me’cûc denilen Moğol İstilasıyla yerle bir oldu ama hayatının
hiçbir döneminde bu zilleti yaşamadı, böyle çaresiz kalmadı…
Esasen bu ümmetin kitabında
böyle bir korkaklık da hiç kayıtlara geçmemiştir!
Mesela 1930’lardan 2021'lere
kadar Afganistan’ı işgal eden İngiliz, Rus ve ABD ordularının ortak sözleri
şuydu: “Biz yaşamak için onlar ise ölmek için savaşıyor! Ölümün üzeine
yürüyorlar! Kokuyu tanımıyorlar!..”
İşte böyle bir ümmeti dünyaya
rezil eden sözde devlet, hükümet ve liderleri! Allah belanızı versin diyecem
amma dilim varmıyor. Vicdanım el vermiyor!
Allah ıslah etsin! Islah
olmuyorsanız da bu ümmeti sizden kurtarsın e mi?
Dünyanın en korkaklarının;
dünyaya savaşı, ölmeyi/öldürmeyi öğreten bir Ümmete çektirdiklerine bir bakın
Allah aşkına! Allah zalimleri kahretsin! Hale bakın insanlar! Ölmeyi, ölüp ölüp
tekrar dirilmeyi, alnından vurulup tekrar dirilmeyi ve hep öyle devam eden bir
ömrü Rabbinden dileyen aslan yürekli destan kahramanlarını perişan ettiniz!
Sülükler!..
Sözüm, sözde Müslüman devlet,
hükümet ve liderleredir!
Yarası olan gocunur!
Gocunsun, cehennemin dibine girsin! Vazgeçemediği makamı başını yesin!
Kesemediği o ticareti başını yesin tövbe-i nasuh etmezse tabi!
Bu bir savaş değil! Gazze’de
savaş olmuyor! Gazze’m bir devlet bile değil! Silahlandırılmış bir lanete karşı
150 gündür direniyor! Direnmenin de ötesinde cephede kök söktürüyor, destan
yazıyor! Fakat yetmiyor!
Cephe gerisinde canı yanıyor!
Hastanelerde, Siyonist’in dahi güvenli dediği yerlerde bile siviller; bebekler
ölüyor!.. Ölmüyor, katlediliyor!
Dahası da var: Siyonist’in
toplama kampına çevirdiği o cennet kapısında açlıktan ölümler sıradanlaşıyor!
Bütün bunlar olurken daha
vahim, daha çirkef, daha zelil-zillet şeyler de oluyor!
*Dört Kitab’ın Lanetlisi;
Gazze Katliamı’nı kapitalistin silahıyla, Müslümanın ticaretiyle yapıyor!
ABD/AB’yi anlarım. Sinagog
altındaki tünellerde çıkan kayıtlar, dünyanın girdiği zilletin de kayıtlarıydı.
Pedofilik tuzaklarla, Siyonist Sermayeyle Avrupa ve Amerika’daki siyaseti esir
almış Nebi katilleri! Bu yüzdendir, meydanlardaki milyonlara rağmen Batı’nın
hükümetleri Siyonist’e diyemediği gibi Siyonist’i silahlandırıyor! Bebek
katliamına devam diyebiliyor! Bu da yeni bir hastalık!
*Müslüman devletlerin
TİCARETİ de katliamın ikinci finansörüdür. Bütün bu dehşet ve vahşet
sahnelerine, canlı yayınlardaki soykırıma rağmen ticaretini dahi kesemeyen
devletlerin ruh halini izah etmek imkânsız! İşte manzara: İsrail’le ticaret; 6
milyar 111 milyon dolara ulaşırken bu rakam tüm zamanların en yüksek ocak-kasım
rakamı olarak kayıtlara geçti.
İhracat kalemlerinin başını;
çelik, kimyevi madde ve mamuller, otomotiv endüstrisi, çimento.. gibi ürünler
çekiyor. Katliam malzemeleri…
Bu rekor; keşke din ve
değerlerimizin ayakaltına alındığı 28 Şubat Sürecinde kırılsaydı! Keşke Yusuf’u
yiyen KURTLAR gibi yalan olsaydı!..
“Giden şanlı akıncı, ne gün
döner yurduna?// Sakarya’m! kandillere katran döktü geceler.”
Nereden nereye! Hayal bile
edemezken gerçek oldu!
SÖZ bitmiştir! Bize ne oldu?
Neler oyuyor? Şu iktidar “Bizim Çocukların mı?”
28 Şubat’ın zindanlarında
gözyaşıyla dua etmiştik!.. İstiharelere, teheccütlere kalkmıştık… Allah
belanızı vermesin diyecem ama bu zillet zaten baş bela!
Selahaddin’e sordum! Fethin
Fatihine, Kanuni’ye.. Abdulhamid’e sordum!
“Bu Çocuklar sizin ama
ruhları değişmiş! Uyanın! Köprünün altından çook sular geçmiş! Derken sevgi ve
korkuları değişmiş! Dost ve düşmanları aynı amma yoldaşları değişmiş! Gönlünü
size, kılıcını Yezid’e -pardon- Siyonist’e kaptırmış! Oyları sizde, BEKAyı Siyonist’te
bulmuş!..” dediler. Ruhları şad olsun!
Siyonist; bir nameyle durur
amma Kanunî yazarsa: 1533
“Ben ki, sultanlar sultanı,
..hükümdarlara taç giydiren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi.. Akdeniz'in,
Karadeniz'in, Rum'un.. Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem’in,. Kudüs’ün.. Ateş
saçan mızrağımın/kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin padişahı
Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım!/ Sen ki, Fransa vilayetinin kralı olan Françesko'sun...”(1533)
Kanuni yok ama bu mesajı, sandıkta verebilecek iz’an(!) olmalıdır! Vesselam!