Bugün İslam âleminde, özellikle Arap ülkelerinde İslam’ın
vasat yorumuna sahip, aşırılıklardan, tekfir ve tefrikadan uzak çizgi
genellikle İhvan-ı Müslimin’in çizgisidir. İhvan’ın içinde varlık bulmuş veya İhvan’dan
sonradan kopan bazı grup veya kesimlerin aşırı görüşlerinin olması ana gövdeyi
bağlamaz. İhvan genel anlamda vasat bir harekettir. Bu hareket veya bu
hareketin zihin dünyasına yakın hareket ve cemaatler eğer bugün İslam dünyasında
daha güçlü ve etkili olsalardı inanıyorum ki tekfirci akımlar, aşırı uçlar,
tefrika ve karmaşa üreten örgütler İslam dünyasının ve Arap âleminin başına
bela olmazdı.
Günümüzde İslam âleminde Filistin davasını omuzlamış,
Siyonist çeteyle mücadele eden, Amerika ve Amerika uşağı yönetimlerin şeytani
plan ve projelerine direnen, İslami bir dünya için çalışan, didinen, ter döken,
acı çeken, fertleri zindanlara giren,
şehit olan cemaatlerin birçoğu ya İhvan menşelidir ya da İhvan mensubu
yazarların eserlerinden beslenmiş, faydalanmışlardır. Mesela bu ülkede İslam davasını omuzlama
iddiasındaki hangi vasat hareket Seyyid Kutup’tan beslenmemiştir. Ya da
Abdulkadir Udeyh’ten, Mustafa Meşhur’dan, Fethi Yeken’den ve diğerlerinden
faydalanmamışlardır. Ama özellikle Hasan El Benna… İhvan-ı Müslimin hareketinin
kurucusu Şehid El Benna…
Şubat ayındayız, şehitler ayında… Malcom X’ten Abbas
Musavi’ye, Mısır’dan Lübnan’a onlarca İslam evladının şehit olduğu mübarek bir
aydayız. Bu ayda şehadete koşan azizlerimizden biri de Üstad El Benna…
Müslümanlar olarak El Benna ve onun vasat çizgisine,
fikirlerine ihtiyacımız var. Ümmetin vahdeti, kardeşliği, birliği için Üstad El
Benna gibi önderleri gündeme getirmeli, onları genç nesillere tanıtmalıyız.
Aşırıcı uçların, tekfirci unsurların tuzaklarına meyilli heyecanlı gençlerimizi
gerçek İslami önderlerle tanıştırmalıyız ki doğru ile yanlışı birbirinden ayırt
edebilsinler.
Üstad El Benna’nın defterinde tekfir kelimesine yer yoktu.
Müslümanları üzecek, ihtilaf yaratacak konulardan şiddetle kaçınırdı.
Müslümanların vahdetini bozacak, Müslümanları birbirine düşürüp İslam
düşmanlarını sevindirecek, onların kirli emellerine zemin hazırlayacak her tür
söz ve eylem onun nazarında günahtı.
O İslam birliği idealine sevdalı bir Müslümandı. İslam
ümmetinin içinde bulunduğu perişanlıktan, derin buhrandan, Haçlıların oyun ve
tuzaklarından, sömürgeci güçlerin talan maksatlı politikalarından haberdardı.
Müslümanların ancak birlik ve vahdetle kurtulacakları bilincine sahipti.
O yüzden Müslümanların ayıp ve hatalarıyla vaktini heder
etmezdi. Önceliği İslam topraklarını istila eden Batılıları, Haçlıları
kovmaktı. Mezhepçilik yapmaz, mezhep ihtilaflarını aynı aile bireylerinin ev
içindeki sorunları olarak telaki eder, farklılıklarıyla birlikte Müslümanları bağrına
basardı. İslam mezheplerinin yakınlaştırılması fikrinin en güçlü
savunucularındandı. İslam düşmanlarının Müslümanların zaaf ve ihtilaflarından
faydalanmasına yol açacak aşırılıkları, taassubu gaflet, hatta ihanet görürdü.
Yine Filistin davasını en güçlü bir şekilde ilk defa
sahiplenip Siyonist çetenin varlığını kabul etmeyen kişi Hasan El Benna ve onun
arkadaşlarıydı. İhvan-ı Müslimin’di. Ki bugün İslam ümmetinin iftihar
kaynakları olan Hamas ve İslami Cihad, İhvan fikriyatından beslenmiş
hareketlerdir. Hatta Hamas, Filistin İhvanı olarak kabul edilmektedir.