Rusya’nın Ukrayna’ya gireceğini
ön görememişti bizim medyanın otoriteleri ve emeksiz-emekli paşaları. Onca
imkân, bilgi! ve tecrübeye! rağmen…
Rusya girince de maçı zengin iş adamı “Ömer Üründül” tarzında okumaya
başladılar. O an pozisyon üstünlüğü kimde ise ona göre yorum… Yapılan orta
hedefine varır, kafada iyi vurulursa gol olacağını çocuklar da tahmin eder. Ya
da “bir sarı kart daha görürse arkasından kırmızı kartı yer” öngörüsü! gibi.
Atak sırası diğer takıma geçti mi Üründül’ün fikri de değişir; bu defa maçı bu
takımın kazanacağını ön görür. Ve maç gider-gelir.
Elbette istisnaları vardır ama umarım iktidar bu “can alıcı” analizleri ile
servet edinen uzmanları dikkate alarak “can alıcı” bir maceralara
girişmiyordur.
Başından itibaren bu köşede savaşı Siyonist güdümlü ABD’nin çıkardığını
sebepleri ve olası sonuçlarıyla yazmıştık. E artık “uzmanlar” da kabul ediyor.
Özet olarak; Rusya ve Çin’i zayıflatıp dünyayı dikensiz dizayn etmeye devam
etmek… Elbette bu savaşın insanlığa ağır bedelleri olacaktır. Ancak Siyonizm
yumurtasını pişirmek için dünyayı ateşe vermekten asla imtina
etmedi/etmeyecektir.
Rusya’nın en büyük kozu enerji kaynakları. Batının da en büyük handikabı ve
zaafı enerji; %50 Rusya’ya bağlılar. Siyonist güdümlü ABD sürgit bir savaşın
hazırlıklarını yapıyor. Enerji ihtiyacı için de tek seçeneği petrol ve doğal
gaz zengini Müslüman ülkeler. İran, Suud, Irak, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri,
Mısır, Azerbaycan, Libya, Kazakistan ve Müslümanlarla her an ittifaka hazır
Venezuela... Bunlar dünya petrol rezervlerinin %69,72’sine sahip. ABD bunların
kapılarında kamp kurmuş şu sıralar. İslami terörizm iftiraları ve İslamofobi
gündemden düştü. Türkiye’ye de NATO üzerinden mahkûm durumdalar. İpleri
Müslüman ülkelerde.
Ama ne hazindir ki her biri bu
fırsattan kendi başına küçük menfaatlerle yararlanmak istiyor ve Batı’nın
ikiyüzlü cilvelerine kapılmış gibiler. İran ve kısmen Türkiye hariç hiçbirinin
aklı başında değil. Birçoğu petrol ve doğal gaz vermek üzere anlaştı bile.
Burada en büyük sorumluluk
Türkiye ve İran’a düşer. Bu iki ülke ekseninde bu tarihi fırsat BM Güvenlik
Konseyinde 6. Üyelik ile sonuçlandırılabilir. Dünyanın beşten büyük olduğunu
ispatlamanın tam zamanı. Ama nerdeee! Halen birbirlerinin gözünün üstündeki
‘kaşı’ aşamadılar. Şartların bu kadar lehimize olduğu başka bir zamanı on
yıllarca yakalamayabiliriz.
Rahmetli Erbakan o günün içeride
ve dışarıdaki tüm olumsuz şartlarına rağmen sekiz Müslüman ülkeyi kapsayan
sonradan D-8 diye değiştirilen M-8’i kurmayı başarmıştı. İstenirse olur. Tren
kaçtı mı bilmiyorum ama Sayın Cumhurbaşkanı bu enerji zengini ülkeler ile
geliştireceği sıkı bir diplomasi ile ikna edebilir ve bu tarihi misyonu
üstlenebilir. Tabi önce kendi ikna olmalı. Batı bir daha kapımıza muhtaç olur
mu bilmem. Sonuç alınmazsa bile tarih önünde ve rûz-i mahşerde hesap
kolaylaşır.
Ama eğer Müslümanlar
konjonktürden yararlanmaz, Rusya da hadımlaştırılırsa Müslümanların vay haline!
Çok sıkıştırılacak Rusya’nın nükleer silah kullanması asla uzak ihtimal değil.
Hatta buna zorluyorlar. Bu durumda başta İran ve Türkiye olmak üzere Batı’ya
boyun eğmeyen ülkelerin misillemeye maruz kalmaları kaçınılmaz olur. Bir bahane
ile Rusya ile ilişkilendirilmeleri zor olmayacak. Irak işgalinin bahanesini
hatırlayın.
Haydi Müslümanlar Batı’nın bir
parmak balına kanmayın. Hiçbir ülke bir başına birlik içindeki Batı’ya karşı
ayakta duracak güçte değil ve olamayacaktır. Bir olalım, diri olalım, iri
olalım. Hep birlikte kuvvet olalım; ümmet olalım. Değilse Müslümanların iki eli
her iki dünyada da yakanızda olacaktır.