Bir yerde ne zaman İslami mücadele güç kazanır, halkın
İslam’a ve bilinçli Müslümanlara yönelik teveccühü artar, İslam düşmanı güçler
hemen münafıkça projeleri devreye sokarlar. Dindarlık maskesi takıp, İslami
söylemlere sığınan bu örgüt, yapı veya yönetimler, din adına gerçek dindarları
zayıflatıp etkisiz hale getirmeye çalışırlar.
Özellikle Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında
Kemalistler bu yöntemi sık sık kullanmaya çalıştılar. Cami minberlerinde hutbe
okumaya kadar işi büyüten, meclis oturumlarını dualar eşliğinde açan
Kemalistler, kendilerini güçlü hissettikleri anda, “Biz ilhamımızı göklerden
alacak değiliz” deyip İslam’a dair ne varsa yasaklayıp dindarlara savaş
açtılar.
Aynı yöntemi PKK ve türevleri de deniyor. Her fırsatta
İslam’a düşmanlıktan çekinmeyen, İslami yaşamı yok etmek için bütün gücüyle
çalışıp çabalayan PKK, sıkıştığı zaman hemen dindarlık maskesini takınıyor.
Demokratik İslam ve daha birçok saçma adlandırmayla İslam’a teveccühü artan,
dindarlara yönelen halkın karşısına çıkıyor. Şehit Ali Şeriati’nin, “Dine Karşı
Din” adlı eserinde veciz bir şekilde anlattığı gibi, kendi uydurduğu sözde
İslam ile gerçek İslam’ı, gerçek Müslümanları halkın gözünde mahkûm etmeye
çalışıyor.
Ama PKK ve siyasi uzantılarının yaptıkları beyhude bir çaba…
Çünkü bu proje PKK’nin tarihi kadar eski ve bayat. PKK, her sıkıştığında bu
projeyi hayata geçirmeye çalışıyor. Yenilgiye doymayan pehlivan gibi…
Mesela yayın tarihi en az otuz yıl olan, PKK’nin lideri
Abdullah Öcalan’ın, “Dine Devrimci Bir Bakış” kitabında bu projenin hayata
geçirilmesiyle ilgili talimatların varlığına rastlıyoruz. Ben Öcalan’ın bu
kitabını Doz Yayınlarındaki baskısından okumuştum. Kitapta bir taraftan
Allah’ın varlığı inkâr ediliyor, Hazreti Muhammed’in peygamber olmadığı iddia
ediliyor, diğer taraftan dindar halkı kandırmak için PKK mensuplarının camilere
gidip namaz kılması, din alimlerinden oluşan toplulukların kurulup örgütlenmesi
talimatı veriliyor.
Kitabın bir yerinde haşa Allah’ın insanı yaratmadığı,
bilakis insanın Allah’ı yarattığı, Allah fikrinin insan aklının ürünü olduğu
hezeyanında bulunuluyor. Öcalan, kitabın başka bir yerinde ise Peygamberimizle
ilgili çirkin iftiralarda bulunuyor. Peygamber Efendimizden saygısız bir
üslupla, “Muhammed” diye bahseden Öcalan, “Aslında Muhammed’in peygamber olma
gibi bir fikri yoktu. Yoksulları, ezilenleri etrafında toplayıp güçlenince
peygamber olma fikri yavaş yavaş zihninde canlanmaya başladı” diye yazıyor.
Öcalan aynı kitabında, Demokratik İslam projesinin hayata
geçirilmesi talimatını da veriyor. Halkın dindar olduğunu belirten Öcalan,
yurtseverlerin halk üzerinde etkili olabilmek için dini kullanmaları
gerektiğini söylüyor. Mensuplarından halkın göreceği yerlerde dini terimlerle
süslü konuşmalar yapmalarını, alimlerle ilgilenmelerini, camilere gidip namaz
kılmalarını istiyor.
Dediğim gibi, PKK ve türevlerinin kırk yıldan fazladır
başvurdukları bir metot bu. Son seçimlerde HÜDA PAR karşısında ciddi bir
yenilgi alıp halkın İslami camiaya ilgi ve teveccühünün arttığını görünce
Demokratik İslam projesini yine gündemlerine aldılar.
Ama Müslüman Kürt halkının bu münafıkça davranışlara karnı tok artık. Bir taraftan her tür İslam dışılığı halkın hayatına hâkim kılmak için cansiperane çalışıp öbür taraftan dini söylemlerle halkı kandıracaklarını sanan bu zavallılara Kürt halkının sandıkları gibi geri zekalı olmadığını birilerinin hatırlatması lazım. Ki beyhude bir çaba için bu kadar çırpınıp didinmesinler…