İsrail bütün dünyadaki fitnenin arkasındaki asıl unsur
olmaya devam ediyor. Bütün bu fitnenin asıl mağdurları da ne yazık ki
Gazze’deki mazlumlar ve mağdurlardır.
Soykırımcı israil ve karşısındaki İran’ın karşılıklı
saldırılarının Gazze’deki katliamın durmasına etkisi olmadı. Şimdi de katil
israil ve aveneleri Refah bölgesine saldırmanın hazırlığı içerisindeler.
ABD, bu konuda israile istediği desteği verecek, çünkü ABD
ta ilk baştan beri israili koruyor, kolluyor.
İran’ın aslında israile kayda değer bir hücumu
gerçekleştiyse de ABD, İngiltere ve kimi maalesef Arap ülkelerinin israile
sağladığı hava desteği, füzeleri ve diğer atılan hava araçlarını neredeyse
tamamen etkisizleştirdi.
Türkiye’deki NATO’ya bağlı radarlardan da dolaylı da olsa
israile istihbari desteğin sağlandığı iddia ediliyor.
El hasıl, şu an gelinen aşamada israil pervasızca saldırılarına
devam ederken bütün dünya sadece seyrediyor.
İsrailin, daha önceki başka ülkelerin savaş açabileceği
endişesi de artık kalmamış gibi; çünkü en çok İran’ın olası bir israil ile
direk savaşından söz ediliyorken, şimdi o da artık uzak ihtimal olarak
konuşuluyor.
İran’ın israile yönelik operasyonunu -birçok ülkenin havadan
israile destekleriyle etkisizleşmesini gözden kaçırtarak- İran aleyhine
propagandaya dönüştürenler, şimdi de israilin hariçten veya dahilden İran’a
yönelik saldırısını, ‘İran zarar görmemiş’ diye yine İran’ı hedef tahtasına
oturtarak değerlendiriyorlar.
Yani bu pencereden bakanlara göre İran hep yerilmeli hep
eleştirilmeli. Bu ne kadar doğru? İran’ın onların iddia ettiği gibi varsa
israille bir dirsek teması -ki olması, işin doğasına aykırı ve mümkün değil-
süreç içerisinde ortaya çıkmaması imkânsız. Bir de bunun öbür taraftaki hesabı
var. Bunu da düşünecek kadar imandan, İslam’dan çıkmadılar herhalde.
Ancak tamamıyla İran’ı, yaptığı tüm manevralarıyla israili
destekli olarak değerlendirenler de bu vebalin altından kalkamazlar.
Zararın verdirilmemesinin veya zararın görülmemesinin birçok
sebebi olabilir. Bu karşılıklı sortiler, stratejik hamleler de içeriyor
olabilir. Böyle olunca da iki güç veya özellikle İran, ‘karşılıklı anlaşmayla
belirlenen senaryoyu oynuyor’ diye değerlendirmek, gerçeklerin çok ötesinde bir
yaklaşım şekli olarak karşılık bulmalıdır.
Baştan beri ifade ettiğim gibi yine söylüyorum, bu şartlarda
tek bir ülkenin israil, ABD, İngiltere, Fransa’ya savaş açacak durumu yok;
çünkü etraftaki kimi kukla ülkeler de israilin tarafında yer aldılar mı, daha
artık savaş açan ülkenin zahiri sebeplere göre zaferi elde etmesi mümkün
görünmüyor.
Bu sebeplerden ötürü olayları değerlendirirken daha
teenniyle hareket etmek en doğrusu olacaktır.
Gazze’deki katliam devam ederken oraya odaklanmaktan başka
çaremiz yoktur. İsrailin katliamlarını, soykırımını durduracak fikirlere
ihtiyaç vardır. İsraili durduracak güce ihtiyaç vardır. İsraili ürkütecek
birlik ve beraberliğe ihtiyaç vardır.
Başka gündemlerin buraya bir faydası yoksa, o zaman
gündemlere saplanmaktan fersah fersah uzak duralım; çünkü zararı olur, faydası
olmaz.
Netice itibariyle diyoruz ki; başka gündemlerin Gazze’ye
katkısı yoksa, onlar gündemimiz olmasın, olamasın!