Asrın felaketi olarak
adlandırdığımız Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depreminin üzerinden tam bir yıl
geçti. Depremde vefat edenlere bir kez daha Allah’tan (c.c) rahmet,
yaralananlara şifa, geride kalanlara da sabrı cemil ihsan etmesi ve bu gibi
acıların bir daha yaşanmaması için en kalbi duygularımızla temennilerde
bulunduk tüm ülkece...
Sadece saniyelerce devam eden
depremlerin, maddi ve manevi etkilerinin çok uzun yıllar geçmeyeceğini bizzat
acı tecrübelerle öğrenen bir coğrafyanın çocuklarıyız.
Ve elbette çürük yapıların,
sağlam ve dayanıklı olmayan malzemelerin, doğru/ dürüst yapılmayan binaların,
hileyle, hurdayla yapılan işlerin, insanların yuva dedikleri, güvenle
sığındıkları evlerinin depremle birlikte nasıl da en güvensiz ve emin olmayan bir
yere dönüştüğünü bu depremde bir kez daha acıyla tecrübe ettik.
Evet, deprem şiddetliydi,
ancak yıkımın bu denli büyük olmasının nedeni de yukarıda saydığımız etkenlerdi
hiç kuşkusuz.
Bu nedenledir ki, sağlam
zemin, kaliteli/ dayanıklı malzeme, doğru firma, güvenilir işçilik vb. mevzular
üzerinde hâlâ da, yorumlar/ analizler devam ediyor...
Gelin görün ki, pandemiler,
depremler, seller, savaşlar gibi asrın felaketleri aralıksız devam etse de,
asrın imtihanları da bitmiyor. Ne yazık ki bu imtihanlar da yine insanoğlunun
yuvalarının üzerinde baykuşlar misali uçuşuyor. Aile huzuru, aile saadeti, aile
sıcaklığı gibi nimetler mumla aranır olmuş durumda adeta..
Hal böyleyken, manevi
depremlerin ardından da, enkaz altında kalan insanlar buhranlar, depresyonlar
ve travmalarla boğuşuyor çaresizce..
Bir sahili selamete muhtaç
şekilde, takatsizce kulaçlar atıyorlar imtihanlar denizinde...
Bu imtihanlardan ancak,
temeli sağlam atılan, selim bir istikamet bilinciyle yol alan, güvenli, samimi,
fıtrata uygun, adil ve mutedil ilkelerle ilişkilerini tanzim eden yuvalar beri
kalabiliyor.
İçinde bulunduğumuz zaman
diliminde nasıl ki, depremlere dayanıklı evler inşa etmekten, bu şekilde
insanca, güvenli ve kaliteli bir yaşam inşa etmekten söz ediyorsak, aynı
şekilde manevi depremlere dayanıklı, dosdoğru, sağlam, huzurlu, güvenilir,
insanca yaşanabilecek yuvalar inşa etmekten de söz etmek ve ortaya bu minvalde
de çözümler/ öneriler sunmak zorundayız.
Bu konuda sırtımızı
dayayacağımız yegâne güç, sistem ve otorite bellidir elhamdülillah...
Konuyla ilgili bir ayet
üzerinden vereceğimiz misallerle yazımızı sonlandıralım...
“Allah’tan başka dostlar
edinenlerin örnekleri kendine bir ev edinen örümceğin örneği gibidir. Evlerin
en dayanaksızı ise şüphesiz örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!” (Ankebut,41)
Elbette bu ayette kastedilen
direk örümceğin ağlarıyla kurduğu yaşam sistemi değildir. Zira örümceğin ağı
kendi ekosistemini baz aldığımızda gayet güçlü ve mucizevi bir
dayanıklılıktadır. Ama büyük resme ve kainattaki yerine baktığımızda bir
dokunuşla bile yok edilebilecek bir mesabededir.
Ve elbette burada örümceğin
örnek olarak verilmesinin en büyük nedeni, bizzat örümceğin ağından öte, zayıf,
fani, menfaat ve çıkar odaklı bir ilişkiler ağıdır.
Ayette örümceğin evi olarak
kastedilenin aslında örümceğin aile hayatını ve aile içi ilişkileri olduğunu
kabul eden müfessirler tam da bu noktaya işaret etmektedirler. Çünkü bu
açıdan bakıldığında, yuvaların en zayıfı örümceğin yuvasıdır. Zira hayvanlar
âlemi içinde aile bağları en zayıf olan hayvanın örümcek olduğu söylenir.
Örneğin, dişi örümcek eşinden almak istediğini aldıktan sonra yaptığı ilk iş,
eşini yemekmiş. Ancak kendisinin de muradı gözünde kalır ve uzun bir ömür
süremezmiş. Nitekim yavruları yumurtadan çıkmadan ölüp gidermiş. Maalesef ki bu
kısır döngü devam eder, yumurtalardan ilk çıkan yavru, henüz çıkmamış olan
yavruları yermiş. Böylece, aile bağları tamamen menfaat ve çıkar ilişkilerine
dayanan bağlar, bir yuvadan çok hepsinin felâketi olan tuzağa dönüşmüş oluyor.
Tıpkı Allah’tan (c.c), rahmetinden, hesabından, kitabından, nizamından, Resûlü’nün (s a.v) ahlakından nasibini alamayıp, yuvalarının temelini sevgi, merhamet ve samimiyetten uzak-maddi kıstaslar, dünyalık menfaatler, fani beklentiler, geçici çıkarlar, salt beşeri sistemler ve ilişkiler üzerine kuran insanlar misali...