Yıllar boyu eğitimde temel amacın ‘bireyde istendik yönde davranış değişikliği meydana getirme süreci’ olduğu ifade edilegeldi. Zamanla bu ifadeye dair birçok düzenleme yapıldı. İstendik yönde insan yetiştirmenin amacı nihayetinde “İdeolojik yaklaşım” oldu.
Ulus devlet kıskacında yaşayan ülkeler; eğitim sistemini ortak kimlik inşa etmek, resmî ideolojiyi yaygınlaştırmak ve bireyleri toplumsal düzene uygun hale getirmek için kullanışlı bir araca dönüştürdü. Toplumun her ferdini bu ideolojik sistemden geçirmek için güçlü tavır sergiledi. Zamanla zorunlu eğitime evirilmesi, eğitim sisteminin bir kontrol veya kültürel hegemonya mekanizmasına dönüştürdüğüne yönelik ciddi endişeleri artırdı.
Ulus-devlet yaklaşımının kuruluşun ilk yıllarından itibaren benimsendiği ülkemizde, eğitim sistemine başından beri hep şüpheyle yaklaşılmıştır. Bu durum Türk eğitim sistemine hem halk nazarında hem de akademik çevrelerce bu yönde eleştirilerin getirilmesine neden olmuştur. Özellikle Milli Eğitimin genel amaçları belirlenirken, ülkenin kurucu felsefesine yönelik birey ve vatandaş yetiştirme amacının en üstte zikredilmesi, eğitim sisteminin ideolojik boyutunu net olarak ortaya koymaktadır. Hal böyle olunca yurdun dört bir yanında çocukları zorunlu eğitime tabi tutulan anne babalar çok geçmeden çocuklarına sadece bilgi aktarımının olmadığını müşahede etmek durumunda kalmışlardır. Esasında eğitimde amacın meşhur ifade ile “10 yılda 15 milyon ideolojik genç” yetiştirmek olduğunu acı bir şekilde öğrenmişlerdir.
Eğitim yoluyla “ulus bilincinin oluşturulması” yıllar boyu inkılap tarihi ve vatandaşlık derslerinde kendisini belli ettirmiştir. Özellikle 1982 darbesinden sonra bu amaç doğrultusunda zorunlu eğitim hazırlıkları yapılmış ve ders içerikleri düzenlenmiştir. Böylece devletin resmî ideolojisi körpecik zihinlere empoze edilmeye çalışılmıştır. Bu durum Louis Althusser’in ifadesi ile eğitim sistemi, kendi ideolojisini halkın geneline yaymak için ‘devletin ideolojik aygıtı’ haline gelmiştir. Zorunlu ideolojik eğitim zamanla bir kontrol mekanizmasına dönüşmüş, genç zihinlerin nasıl davranması, nasıl hissetmesi ve hatta nasıl düşünmesi gerektiğine karar verecek hale gelmiştir. Micheal Foucault’un, ‘modern eğitim sistemleri disiplin ve gözetim mekanizmaları aracılığıyla bireyleri belirli normlara uygun şekilde şekillendirmekte ve bunlara göre hareket etmeye zorlamaktadır’ tespitiyle birebir örtüşür hale gelmiştir.
Zorunlu eğitimin toplum üzerinde kültürel hegemonya oluşturması, zorunlu eğitimin ideolojik yapısının başka bir boyutudur. Antonio Gramsci’ye ait olan “kültürel hegemonya” kavramı, eğitimin baskın ideolojiyi bireylere benimseterek kendi ideolojik çerçevesine nasıl katkı sağladığını açıklar. Buna göre, zorunlu eğitimi dayatan sistemler, yalnızca baskıcı yöntemlerle değil, aynı zamanda eğitim, medya ve kültürel kurumlar aracılığıyla hegemonya kurar. Eğitim sistemi bu hegemonik yapının temel araçlarından biri olarak işlev görmektedir. Böylece Türkiye’deki ideolojik zorunlu eğitim, ulusal kimliği ve resmî ideolojiyi güçlendirmek için ders içeriklerini belirli bir kültürel çerçeveyi hâkim kılarak kurgulanmıştır. Özellikle ders kitaplarında ve eğitim politikalarında belirli bir tarih anlatısı öne çıkartılmış, farklı etnik ve kültürel kimlikler çoğu zaman ihmal edilmiş, homojen bir toplum oluşturma hedefi benimsenmiştir.
Sonuç olarak, zorunlu eğitim, ulus devlet anlayışını benimseyen bizim gibi ülkelerde resmî ideolojinin yaygınlaştırılmasında kritik bir rol oynamıştır. Zorunlu eğitim özellikle milli kimliği güçlendirmek, vatandaşlık bilincini oluşturmak, resmî ideolojiyi yaygınlaştırmak, bir kontrol ve kültürel hegemonya mekanizması olacak şekilde tasarlanmıştır. Buna karşılık, zorunlu eğitim yerine, bireylerin sadece resmî ideolojiye uygun olarak yetiştirilmek zorunda olmadığı, farklı düşüncelerin rahatlıkla eğitimin parçası kılındığı bir sisteme ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece, eleştirel düşünme becerilerinin teşvik edildiği, farklı perspektiflerin temsil edildiği ve aynı zamanda özgür bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi oluşturulabilecek, farklı toplumların korunmasına katkı sağlanabilecektir.