Lise 9. sınıfta okuyan bir öğrenci, başka sınıftan gelen kız öğrenciler tarafından darp ediliyor. Dakikalarca şiddet gören ve tehdit edilen genç kızın o anları başka öğrenciler tarafından cep telefonuyla saniye saniye kaydediliyor.
Darp raporu alan ailenin öğrenciler hakkında şikâyetçi olduğu öğrenildi. Öte yandan baba "Kızım ölebilirdi, adalet istiyoruz" diyerek yaşanan duruma tepki gösterdi.
Bir babanın haykırışı; "Oğlum teneffüs saatinde şiddet gördü. Çocuğumu okula gönderiyorum, başına poşet geçiriliyor, ayağı kırılıyor. 17 dikiş atıldı. Suç duyurusunda bulundum. Özel bir okulda, ders saatleri içinde böyle bir olayın meydana gelmesi, okulun öğretmen ve idarecilerinin tedbir almaması ve olaydan sonraki duyarsızlıkları utanç vericiydi. Şiddet uygulayan öğrenciler hakkında ne idari ne disiplin işlemi yapılmadı. Üstelik hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davranan okul yöneticileri söylemekten utanacağım konuşmalar yaptı. Okul hakkında da gerekli şikâyetlerde bulunacağım" dedi.
Özel bir kreşte, bir çocuğun akranı tarafından boğazının sıkıldığı ve kreş öğretmenlerinin de buna seyirci kaldığı anlar kameralara yansıyor. Ancak aileleri şoke eden sadece akran zorbalığı değildi. Kayıtlarda öğretmenlerin de çocuklara aynı şekilde kötü muamelede bulunduğu anlar yer alıyor.
Henüz eğitim-öğretim yılının başındayız. Memleketten yansıyan fotoğraflar içler acısıdır. Eğitim kurumlarında bu hadiseler yaşanıyorsa sosyal hayatın diğer alanlarında yaşanabilecek hadiseleri düşünemiyorum.
Eğitim kurumlarımızda her yıl benzer şekilde akran zorbalığına şahit oluyoruz. Batıcı eğitim paradigması; salt sınav odaklı, ezberciliğe dayalı, ölçme ve değerlendirmeye göre öğrenci yetiştirirse netice bu olur. Evrensel normlar esas alınırsa şahsiyet yoksunu nesil ortaya çıkacaktır. Öğrencilere her şeyden önce irfan bilinci, ahlaki eğitim ve tarihsel şuur verilmesi gerekir. Hal böyle olunca hadiselerin önü alınmış olacak. Yanı sıra kendi kültür felsefimiz, hiyerarşik eğitim anlayışımız ve kadim medeniyetimiz aşılanırsa şikâyetçi olduğumuz bu tür duygusal kopuklukların önüne geçmiş oluruz.
Peki, nedir akran zorbalığı?
Güç eşitliğinin olmadığı, süreklilik gösteren ve zarar verici saldırgan davranışlardır.
Eylemin zorbalık tanımına girebilmesi için; bilinçli ve kasıtlı olması, güç dengesizliği ve süreklilik arz etmesidir. Her şiddet eylemi zorbalık kapsamına girmiyor.
Akran zorbalığının; sözel, fiziksel, sosyal ve siber zorbalık olarak çeşitleri vardır. Zorbalığın her çeşidi travmatik sonuçlar doğuruyor. Bu eylemin faili de mefulü de olumsuz etkileniyor. Hayata ve geleceğe dair karamsar duyguların tesirinden bir türlü kurtulamıyor.
Ülkemizde zorbalığa maruz kalma oranının %20 civarında olduğu tespit edilmiştir. Zorbalığa maruz kalan çocukların özelliklerine baktığımızda özgüveni daha düşük, sosyal becerileri zayıf ve kaygılı yapıda olan çocuklar olarak görürüz. Bu rolde yer alan çocukların bireysel özelliklerine baktığımızda akranlarına göre fiziksel ve psikolojik olarak daha zayıf oldukları, öz saygıları ve benlik saygılarının daha düşük olduklarını görürüz.
Son yıllarda disiplin mekanizmalarının zayıflamasıyla birlikte bu düzen de bozulmaya başladı. Kurallara uymayan, okulun huzurunu ve güvenliğini tehdit eden davranışlar karşısında gerekli ve caydırıcı uygulamalar şarttır. Disiplin, sadece ceza vermek anlamına gelmez; aynı zamanda öğrencilere sorumluluk, saygı ve toplumsal kurallara uyumun önemini öğretir. Okullarımızda kaybedilen bu ciddiyet ve otorite yeniden sağlanmadığı takdirde, eğitim kalitemizden toplumsal barışa kadar pek çok alanda olumsuz sonuçlarla karşılaşmaya devam edeceğiz.
Bu sorunun yalnızca rehber öğretmenlerin bireysel çabalarıyla değil, bütüncül (aile, öğretmenler, yöneticiler) bir yaklaşımla ele alınması gerekmekte. Bu çerçevede, her okulda “Akran Zorbalığı Önleme Birimi” kurulmasında yarar vardır. Bu birimin kurulması öğrencilerimizin hem akademik hem de sosyal gelişimlerinin korunmasına, sağlıklı arkadaşlık ilişkilerinin desteklenmesine ve güvenli bir okul iklimi oluşturulmasına önemli katkılar sağlayacaktır.