İstanbul sözleşmesi savunucuları her zamanki
kurnazlıklarıyla bu ifsat projesini savunuyorlar. Bir yerden emir almış gibi
her taraftan ve her kesimden ifsat yanlıları sözbirliği ederek bu hayasız
projeye arka çıkıyorlar. Sözleşmedeki bazı olumlu görülebilecek yanları alıp
saldırıya geçiyorlar. Siz kadını koruyan sözleşmeye karşı mı çıkıyorsunuz? Siz
şiddet yanlısı mısınız? Erkek egemenliğini mi savunuyorsunuz? Kadına saygınız
bu mu?
Tabi işe bu sloganlarla girince ister istemez ifsat
projesinin içeriğinden habersiz olan kimseler, kitleler duraklıyorlar,
kendilerini bu projeyi savunmak zorunda hissediyorlar. İstanbul Sözleşmesi
kadını koruyorsa, kadına şiddeti engelliyorsa tabi ki yerinde kalması gerekir,
değil mi?
Ama bu beyler, bayanlar halkın karşısına çıkıp İstanbul
sözleşmesinin gerçek içeriğini deşifre eden soruları sıralasalar acaba bu yuva
yıkan projeye sahip çıkan kalır mı? Dinle, imanla, hatta ahlakla alakası
olmayanlar bile bu iğrenç sözleşmeyi savunmaya çekinir.
Neden gerçek yüzünüzü ortaya çıkaracak şu soruları
sormuyorsunuz: Siz eşcinselliği, homoseksüelliği meşrulaştıran İstanbul
sözleşmesine neden karşı çıkıyorsunuz? Halkın namusunun, ahlakının bekçisi siz
misiniz? Evliliği bitiren, kadını hayâ ve edepten soyutlayıp sokağa süren bu
çağdaş sözleşme sizi neden o kadar rahatsız ediyor? Ne olmuş yani, oğlunuz,
kızınız homoseksüel olsa, eşcinsel evlilik yapsa dünya mı yıkılır? Neden bu
kadar bağnazsınız? Bırakın insanlar özgürce cinsel hayatlarını yaşasınlar. Cinsel
tercihlere saygı gösterin? Hoşgörülü olun, medeniyeti öğrenin artık!
Evet, İstanbul sözleşmesi evliliği bitiriyor, aile mefhumunu
yok ediyor, namus ve iffet gibi duyguları ortadan kaldırıyor. Kadının her
sözünü delil kabul ediyor, kanun yerine koyuyor. Olayı araştırma gereği
duymadan, soruşturma yapmadan, haklı haksızı tespit etmeden erkeği mahkûm edip
yuvayı yıkıyor. İyi ama zaten Batı bize bu sözleşmeyi dayatırken niyeti de bu
değil mi? Biz de Batının bu talimatlarına uyuyoruz. Yoksa siz Batıya, Batılı
değerlere, muasır medeniyet seviyesine çıkmaya, gelişmeye, kalkınmaya, büyümeye
karşı mısınız? Din diye, ahlak, diye, aile diye bu toplumu uyuttuğunuz yetmedi
mi? Artık bu bağlardan kurtulmamız gerekmiyor mu?
Toplumun karşısına bu sorularla çıkın bakayım, cesaretiniz
varsa? Ama her zamanki gibi takkiye yapıyorsunuz. Çöreklendiğiniz yerlerde,
kurum, siyasi parti, sermaye, medya çevrelerinde hep birlikte koro halinde
yaygarayı koparıyorsunuz. Hakkı batıl, batılı hak, çirkinliği güzel, güzeli
çirkin, zalimi mazlum, mazlumu zalim gösterme işini iyi beceriyorsunuz. Halkın
bilgisizliği işinize iyi yarıyor.
Bunu hep yapıyorsunuz; 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da
aynısını yapmıştınız. Amerika, İsrail, Batı kaynaklı 15 Temmuz ihanetinin
karşısında sizler evlerinize saklanıp, karanlık mağaralarınızda darbenin
başarısı için dua ederken aslanlar gibi darbeye direnip kanlarını, canlarını
feda eden İslami kesimleri, cemaatleri daha sonra potansiyel darbeci ilan
etmiştiniz.
Sayın Erdoğan ne zaman halkın talep ve isteklerine kulak
vermek istese sizler hemen meydana çıkıp vaveylayı koparıyorsunuz. Ama bu defa
Sayın Erdoğan sizi dinlememeli, İstanbul sözleşmesini yırtıp çöpe atmalı. Çünkü
halkın sabır ve tahammülü kalmamıştır artık. Tehlike tüm korkunçluğuyla gelip
kapıya dayanmıştır. Sayın Erdoğan potansiyel taraftarlarını kaybetmek
istemiyorsa eğer bu defa kesinlikle azgın azınlığın değil halk çoğunluğunun
sesine kulak vermeli.