7 Ekim’den bu yana Gazze’yi konuşuyor ve yazıyoruz. Açıkçası, Gazzeli kardeşlerimize yönelik soykırım devam ederken başka bir konuyu yazmak, konuşmak gelmiyor içimizden.
Gazze’ye bırakın
askeri desteği, insani yardımları dahi Refah sınır kapısından geçiremeyecek
acizlik derecesine düşürülmüş adı Müslüman ülkelerin halkları olarak
utanıyoruz.
Yedi düvele
meydan okuyan ecdadın torunları olmakla övünen bizler, bırakın siyonist terör
rejiminin mezalimini durduracak askeri adımlar atmak ya da ekonomik ilişkileri
kesmek, daha içimizdeki siyonistlere yönelik bir adım, siyonist sevicilere
yönelik bir yaptırım uygulayabilmiş değiliz.
Ne zamana kadar
seyirci kalacağız bu zulme?
Ne zaman bu soru
sorulsa; askeri ve ekonomimizin zayıflığından dem vurulur, bir şey yapamamanın
acizliği yüzümüze utanç olarak yansır.
Bu gerekçelere
sığınırız da asıl yapmamız gerekenleri yerine getirmediğimizden dolayı on
yıllar geçse de ne faiz temelli ekonomimiz düzelir ne de NATO konseptli askeri
güç, kendi öz gücümüz olur.
Peki, kendin
olabilmemiz ve gücümüzü ortaya koyabilmemiz için ne yapmamız lazım?..
15 Temmuz hain
darbe girişimine karşı gerek halk gerek iktidar olarak ortaya nasıl bir direniş
destanı konduysa öyle bir ruh lazım. Hain darbe girişimi sonrası şartlar
hazırdı, yapılabilirdi ama yapılmadı.
Ama geç değil,
yine yapılabilir; nasıl mı?
-Müslüman
halkımızın inancına uygun ırk, dil, renk ayırımı yapmayan tüm vatandaşlarını
gerçek anlamda eşit gören yeni Anayasa derhal yürürlüğe girmelidir.
-Din eksenli
Avrupa’nın etkin bir Hristiyan kimliği varken halkın yüzde 99’u Müslüman
Türkiye’mizin din kimliği neden laiklik?
-Kürt halkının
bu ülkenin asli unsuru olduğu gerçeğiyle birlikte Türkçeyle beraber Kürtçe’nin
de resmi dil statüsüne alınması elzemliliğini kavrayarak Kürt sorununu
bütünüyle ortadan kaldırmak.
Bu
açılımlar yapılarak siyonist-ABD’nin Türkiye ve Suriye’deki planlarının bir
aparatı olmak dışında başka bir işlevi olmadığı anlaşılan PKK sorununun Kürt
halkı nezdinde de biteceğini belirtmekte fayda var.
Bakın
ne zaman Türkiye’nin ABD’yi zorladığı veya işgalci israil’e yönelik bir tavır
içine girmesi halinde Pkk’nin saldırıları nükseder. Tıpkı geçtiğimiz gün birer
gün arayla 12 askerin PKK tarafından katledilmesi gibi. Buradan ebediyete
irtihal eden askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
-15 Temmuz
darbesinin destekçisi ABD’nin İncirlik ve Kürecik Üs’leri ivedilikle
kapatılmalıdır.
-İşlevsiz kalan
İslam işbirliği teşkilatının yerine Türkiye, İran, Pakistan, Malezya,
Endonezya, Katar, Afganistan ve Filistin gibi ülkelerin etkin olabileceği
Müslüman ülkeler birliği kurulmalıdır.
-Ve en önemlisi
Nükleer silah meselesi.. Nükleer silah insanlık için ölüm.. Ancak karşı duran
ülkelere bakınca hepsinin nükleer güce sahip olduğunu görüyoruz. Madem ABD’nin,
Rusya’nın, İngiltere’nin hatta terörist israilin bile var, Türkiye’nin neden
Nükleer silahı olmasın? Kullanmak için değil tabi canım, amaç caydırıcılık..
Şu hakikat
unutulmamalıdır ki; Müslüman ülkeler, liderler ve halklar öz’üne yani İslam’a
dönmedikçe ve ekonomi ve askeri kalkınma için çalışmadıkça tahrif edilmiş
dinlerin ateist temsilcileri siyonist evanjelist emperyal güçlere karşı
durulamaz.
Bu emperyal
güçlere karşı nasıl durulacağını bilmek ve görmek isteyenler Gazze’ye
bakabilirler. Batıya müstemleke olmayan tam bağımsız Müslüman bir şehrin veya
bir ülkenin gerektiğinde nasıl da dünyanın süper güçlerine karşı durabileceğini
ve dize getirebileceğinin en net resmi bugün Gazze’de çekiliyor. Bu, salt bir
görüş değil, kanıtı var artık.
Geçtiğimiz gün
Mısırlı bir aktivistin paylaştığı bilgi, büyük bir hakikati de ortaya çıkardı.
Meğer HAMAS'ın askeri kanadı KASSAM TUGAYLARı, gerçekten de yedi düvele karşı
savaşıyormuş..
Bakın, işgal
ordusu içerisinde savaşan ülkelerin askeri sayısı nedir, bir göz atalım..
Fransa'dan 3804
İngiltere'den
3142
ABD’den 2584
Almanya'dan 2051
Hindistan'dan
1720
İtalya'dan 1635
Etiyopya'dan
1580
Güney Sudan'dan
1462
Polonya ve
Ukrayna'dan 1158
El Salvador'dan
945
Honduras'tan 810
Arjantin'den 416
Kanada'dan 379
Kuzey Irak
bölgesinden 114
Tayland'dan 74
Amerikan deniz
filosu ve İngiliz piyade tümenlerinin askeri sayı ve lojistik desteği, bu
sayıların dışında...
Peki bu nasıl
oluyor? HAMAS Hareketi nasıl bir strateji ve yönetim modeliyle direnişçi bir
halkı ortaya çıkarabildi?
Bu soru; ABD’si
İngiltere’si ve siyonist işgalin yüz yıldır sürdürdüğü soykırıma karşı direnen
Filistin halkının bu mukaddes beldeyi fetheden Hz. Ömer’den, Selahaddin-i
Eyyubi’den, Sultan Abdülhamid’den, Şeyh İzzetin el Kassam’dan Şeyh Ahmed
Yasin’den miras kalan haklı mücadeleye olan sağlam inançlarından kaynaklanıyor.
HAMAS
hareketinin 2006’dan sonra Gazze halkı üzerinde ilmek ilmek inşa ettiği irşad,
ihya ve cihadi hareketinin, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde bir hayatı yaşayan
sacid ve mücahid bir nesli nasıl ortaya çıkardığını çok net bir şekilde
görebiliyoruz.
Haklı bir
davanın halkı olarak yaşarken de ölürken de tüm insanlığa İslam’ın tek geçerli
hak din olduğu gerçeğini anlatıyorlar. Vatanlarını işgalden kurtarmak için
büyük bir cesaret örneği sergileyen bir avuç mücahidin kısıtlı askeri
imkanlarla tüm batının fiili destek verdiği siyonist terör rejiminin 700 zırhlı
aracını binlerce askeriyle imha etmesi, bunun ispatı..
Sebepleri ve sonuçlarıyla kısıtlı imkanlara sahip Gazze direnişinin ortaya koyduğu hakikat; iki milyar nüfusuyla farklı farklı büyük imkanlara sahip Müslüman ülkelere, tüm dünyaya adalet ve barışın tesisi için ne çok şey yapabileceklerini anlatıyor.