İnsanı etkileyen birden fazla faktör
vardır: Bunlardan biri iklimlerdir. Her iklim değiştiğinde insanlar mutlaka bu
değişimlerden etkilenir. Buna fiziksel, psikolojik etkilenme de diyebiliriz.
Karın yağması, yağmurun yağması, güneşin yakınlığı-uzaklığı, çiçeklerin açması
en önemli etkenlerdir.
Bütün canlılar bu değişimlerden mutlaka
etkilendiği gibi kendilerine göre bir çaba içerisine girer. Programlandığı
şekliyle hareket eder. Fakat akıl sahibi insan, çoğu zaman kendisine çizilen
sınırda hareket etmez, sınırları aşar ve nankörleşir. Her şey kendisinin
hizmetine sunulmuşken, neden sınırları aşar?
Ölümlü olan insan, ölümlü olduğunu
unutarak daima hayatta kalacağını düşünerek bu psikoloji içine girer. Oysaki
kendisini yoktan var eden kendisini rızıklandıran rabbine çoğu zaman şükretmesi
gerekir. Sudan, güneşten, rüzgârdan para kazanırken asıl sahibine şükür borcunu
ödemez. Her zaman alacaklı olduğunu düşünen insan, aslında çok borçludur. Nefes
almak için en iyi hastanelere gider, Avrupa’nın en iyi doktorlarına gider, en
iyi paraları öder… Biraz iyi olduktan sonra doktoru övmeye başlar, ödediği
paranın çok önemli olmadığını vurgulamaya çalışır.
Bir organı yetersiz olduğunda tedavi
olmak için neyi var neyi yok satar ya da çocuğunun iyi olması için bütün mal
varlığını gözden çıkarır yeter ki sağlık olsun diye düşünür. Düşünebilen ve
çıkarım yapabilen bu insan, Allah’ın verdiği bu kadar organın hesabını yapmaz,
aldığı nefesin hesabını yapmaz. Oysaki insanlara şifa veren, nefes veren, hayat
veren, güneşi, suyu, havayı veren Yaradan’dan başkası değildir.
Bugün en iyi siyasetçiler, en iyi
iktidarlar bile suyun, elektriğin, ilacın garantisini veremezken âlemlerin
sahibi bizlere her şeyi bahşediyor. Kimse insana bir litre benzin bir kilo et
vermezken; O, bütün olumsuzluklara rağmen bizden bir şey esirgemiyor. Bugün
yakıt alamadığınız zaman yol da alamıyorsunuz. Bugün bir Rusya, tahıl ve gazı
kıstı, hepimiz ne haldeyiz. Bir pandemiydi yarım virüs her tarafı kasıp
kavurdu. Bu kadar şükürsüzlüğe rağmen kutsal kitabımızda, “Bütün bunlardan
sonra belki şükredersiniz diye yine de sizi bağışlamıştık.” Buyuruluyor.
Bütün olumsuzluklarımıza rağmen çok
tefekkür etmeliyiz, şükretmeliyiz. Allah’ın verdiğini hem bu dünyada hem de
ahirette hiç kimsenin veremeyeceğini düşünerek O’na yönelmeliyiz. Hiçbir
zenginin parasının geçmediği, alamayacağı köşkleri ancak tefekkürle, şükürle,
sabırla O’na gerçek kul olarak alabiliriz. Bu duygudan daha iyi bir duygunun
olacağını düşünmüyorum, düşünemiyorum.
Güneşi, ayı, suyu, rüzgârı, havayı, bize
verilen çocukları, hayvanları kısacası bütün nimetleri düşünerek hareket
etmeliyiz. Kim bu kadar nimet karşısında nankörlük yapıyorsa yapsın biz hep
sabreden ve şükreden kullardan olalım. İnsan olmanın gereği budur. Biri bize
bir iyilik yaptığında nasıl teşekkür ediyorsak bizi rızıklandıran,
şereflendiren rabbimize daha güzel şekilde teşekkür edebilmeliyiz. Rabbimizin
sonsuz nimetlerine ne kadar şükretsek azdır.
Bizim hayat felsefemiz , “Biz ancak
Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz.’’ olmalıdır.
Selam ve dua ile…