Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve selam da O’nun pak Rasulüne
olsun.
Fark etsek de etmesek de hayatımız boyunca birilerinden
iyilik ve yardım görür, dua alır, biri yahut birileri tarafından maddi veya
manevi olarak destekleniriz. Hiç kimse “Hayatım boyunca bana hep kötülük
yapıldı. Bir Allah’ın kulundan fayda görmedim.” diyemez. Hal böyle iken
vefakarlık herkese lazımdır.
Vefa, peygamberlerin geleneğinden; vefakârlık da onların
ahlakındandır. Hz. Şuayb, kızlarına yardım eden Hz. Musa’ya bir vefakârlık
örneği olarak yanında yer verir. İşlerini yapmasına karşılık, kızlarının da
rızasıyla onları Hz. Musa ile evlendirir. Hz. Musa da bu paha biçilemez iki
mücevhere gözü gibi bakar. O kadar ki, ailesine ateş almaya giderken, Rabbinden
bir rahmetle O’nunla perdesiz konuşan kişi oluverir.
İşte Medyen’deki o iki edepli kızın ve babalarının vefa
timsali oluşları… Sonra Hz. Musa’nın da vefakârlığı… Sonunda bir de bakmışız ki
Kızıldeniz yarılmış, Firavun ve adamları o denizde boğulmuşlardır.
Efendimiz (asv) da tam bir vefakârlık abidesidir. Hz.
Halime’ye olan ikramları, Ebu Talib’in kendisi üzerindeki hakkına binaen Hz.
Ali’ye oğlu gibi bakması, Hz. Hatice’nin vefatından sonra onun arkadaşlarına
olan yardımları, yine Hz. Hatice’nin hatıralarına verdiği kıymet bütün vefa
örneklerinin üstündedir.
Peygamberlerin vefa örnekleri hakkında bir kitap bile
yazılabilir ancak biz bize gelelim. Vefa bize de çok yakışır. Fayda gördüğümüz
birine yahut bir topluluğa vefalı olmak, içsel olarak da bizi rahatlatır. Bize,
insan olduğumuzu hissettirir.
Bize hidayet vesilesi olanlara vefa, hidayete şükür sayılır.
Velev ki sonrasında görüş ayrılıkları olsa bile… Sen namaz kılmıyordun, o/onlar
vesile oldu. Sen din-diyanet nedir bilmezdin, öğrendin. Sen ateşe koşuyordun,
cennet bahçelerinin yolunu gösterdiler. Bundan âlâ yardım mı olur? Elbette
hidayeti veren Allah’tı, diğerleri vesile. Ancak bu gözle bakarsak insan
kimseye hiçbir konuda vefa duymaz ki!..
Rasulullah(asv) düşmanlarına bile geçmişteki iyiliklerinden
dolayı lütufta bulunmuştur. Zaten her ezaya rağmen onlara hâlâ İslam’ı tebliğ
etmesi de buna örnek değil mi? Vefa için -âcizane- ‘unutulmuş bir sünnet’
diyebileceğimizi sanıyorum.
Nankörlükten adeta nefes alamadığımız günümüzde vefakârlık,
insanı belki toplum nezdinde ama daha çok Hakk’ın nazarında yükseklere çıkarır.
Zira şükür en büyük ibadetlerdendir ve hadis-i şerifte buyurulur ki “Kula
teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmiş sayılmaz.” (Ebû Dâvûd, Edeb
11)
Rabbim, kendisine iyiliği dokunmuş dost, düşman herkese
vefalı davranan kullarından eylesin bizi. Üzerimizde zerre kadar hakkı
olanların dünya ve ahiret işlerini kolaylaştırsın. İman etmemiş kimselerse
onlara muhabbetli bir hidayet nasip etsin. Hele de bize hidayet vesilesi olmuş
kimseleri iki cihanda aziz eylesin. Âmîn…