Şeyh Said Hazretleri ve dava arkadaşlarının şehadetlerinin,
mazlumca öldürülüşlerinin üzerinden doksa yedi yıl geçti. Bir asra yakın
yani. Tam doksan yedi yıldır egemen
sistem, Kemalist rejim Şeyh Said ve arkadaşlarının davasını, onların
şahsiyetlerini halkın gözünde değersizleştirmek için büyük bir çaba içinde.
Rejimin kiralık, satılık kalemleri bu mübarek kıyamı kötü
göstermek, yanlış tanıtmak için atılmadık iftira bırakmadı. Akla gelebilecek
her türlü yalan, iftira ve algı ile Şeyh Said karalanmak istendi. Gözden
düşürülmek istendi. Unutturulmak istendi. Merhum Necip Fazıl’ın tabiri ile
resmi tarih balığın tırmandığı ağacı ballandıra ballandıra anlattı. Nabza göre
şerbet verildi. İç kamuoyuna milliyetçi, Kürtçü diye tanıtıldı. Batıya irticacı
olduğu, din devleti peşinde olduğu söylendi. Kendisi Batılıların, özellikle de
İngilizlerin desteği ile kurulmuş rejim Şeyh Said’i İngiliz ajanı ilan etti.
Rejimin doksan yedi yıldır gösterdiği tüm çabaya rağmen Şeyh
Said ve davasına olan ilgi, muhabbet her geçen gün daha da artıyor. Şeyh
Said’in mübarek kanı sönmeyen bir meşale gibi özgürlük âşıklarının, imanlı
halkın, mazlumların yolunu aydınlatmayı sürdürüyor.
Rejimin gösterdiği çaba beyhudedir. Şeyh Said ve davası
halka mal olmuş, halk tarafından sahiplenilen bir davadır. Bu ülkenin Müslüman
halkı Şeyh Said’in anısına asla ihanet etmeyecek, hatırasını gönlünden
silmeyecek, ona olan sevgi ve muhabbetini terk etmeyecek.
Halkın seçtiği iktidar, halka rağmen, halkı hiçe sayarak
rejimin tarihsel hatalarını sahiplenmemeli, Kemalistlerin cinayetlerini
görmezden gelerek halkla arasında kalın duvarların örülmesine neden olmamalı.
Şeyh Said sönmeyecek bir meşaledir. Bu meşaleyi söndürmeye kimsenin gücü
yetmez. Şeyh Said canı pahasına,
dünyasını kaybetme pahasına, tüm varlığıyla kendini halkın imanını kurtarmaya
adadı. Halkın din ve namusunun ayaklar altında çiğnenmemesi için İmam Hüseyin
misali neyi varsa ortaya koydu. Sadece kendisinin canını değil, ailesinin bile
canını, varlığını tehlikeye attı.
O yüce insan İslam’ın namusunu korumak için kendi namusunun
çiğnenmesini bile göze aldı. O dedesi İmam Hüseyin gibi, “ Ey Kılıçlar!
Muhammed’in dini ayakta kalacaksa alın beni, doğrayın bedenimi!” diye haykırdı.
Onun yakın dostlarının, akrabalarının, torunlarının
anlattığı gibi kıyam günlerinde etrafındaki insanlara hep İmam Hüseyin’den
örnek veriyor, onun yolundan gideceğini haykırıyordu.
Şeyh Said, bu ülkenin, bu halkın en büyük değerlerinden,
kahramanlarından biridir. Onu görmezden gelmek, ona bir mezarı bile çok görmek,
çirkin algılarla gözden düşürmeye çalışmak her şeyden önce bu ülkenin halkına
saygısızlıktır.
Bu büyük kahramanın bize kalan maddi tek mirası olan
mezarının bir an önce ortaya çıkarılması, mezar yerinin açıklanması
gerekmektedir. Şeyh Said’in mezar yerinin bulunup ziyarete açılması bu halkın
ve bu b halkın oylarıyla seçilmiş iktidarın boyunlarına yüklenmiş büyük bir
görevdir, büyük bir sorumluluktur.