Ülkemizde ciddi bir sağlık krizi yaşanıyor. Sağlıkta
doksanlı yıllara dönme emareleri görünüyor. Hastalar sıra bulamıyor. Ağır
hastalar bile uzmanlara muayene olmak için bazen günlerce beklemek zorunda
kalıyorlar. Aynen doksanlı yıllardaki gibi sabah saat üçte, dörtte hastaneye
gidip fiş alma sırasına girenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Özel hastaneler
ise sadece zenginlere hizmet eden sağlık kuruluşları olmaya başladı.
Sağlıktaki bu krizin, gerilemenin birçok sebebi var. Kötü
yönetim, yolsuzluk, ekonomik sıkıntılar, salgınla birlikte gelen süreç…
Kanaatimce en önemli nedenlerden biri de doktorların devlet hastanelerinden
kaçmasıdır.
Fırsatını bulan doktor devlet hastanelerinden kaçıyor. Ya
yurt dışına gidiyor ya da kapağı özel hastanelere atıyor. Devlet hastanelerinde
kalan doktorlar büyük sıkıntı yaşıyor. Özellikle acil bölümlerinde ağır
koşullar altında geceli gündüzlü çalışan doktorların maaşıyla bir öğretmenin
maaşı birbirine yaklaşmış durumda. Doktor eksikliğinden ötürü mevcut doktorlar
bütün yükü omuzlamak zorunda kalıyor. Üç doktorun yapacağı hizmet bir doktora
yaptırılıyor. Ağır çalışma koşulları ve yetersiz maaş doktorları bıktırmış,
usandırmış.
Doktorları kamu hastanelerinden kaçırtan en önemli
sebeplerden bir diğeri de onlara yönelik toplumsal şiddet ve gün geçtikçe daha
da yaygınlaşan saygısızlık. Doktorlar kendilerini güvende hissetmiyorlar.
Onları koruyan kanunlar yetersiz, caydırıcı değil. Her an bir hasta yakınının
şiddetine maruz kalma korkusunu yaşıyorlar, o gerginlikle görev yapıyorlar.
Yeni mezun olmuş, acillerde görev yapan genç doktorlara
yönelik saygısızlık ve şiddet çok daha yaygın. Büyük hayallerle, güzel
ideallerle mezun olan, kendi insanlarına hizmet aşkını içlerinde barındıran
genç doktorlar karşılaştıkları muamele karşısında hayal kırıklığı yaşıyorlar.
Hayallerini, ideallerini yitiriyorlar. Umutsuzluğa, karamsarlığa düşüyorlar.
Mesleklerinden zevk almaz hale geliyorlar. Verimlilikleri düşüyor.
Doktor kendini rahat hissetmezse, güven içinde olmazsa,
saygı görmezse halkın sağlığı için gereken gayreti gösteremez. Günü kurtarmanın
derdine düşer. Topluma yabancılaşır, hastalarına karşı ilgisiz olur. Merhamet
duyguları körelir. Yaşadığı ortamdan bir an önce kurtulmanın çarelerini arar,
yol bulursa kaçar. Ki çok ciddi bir kaçış var.
Elbette sorunlu doktorlar olabilir. Hastasını rencide eden,
sorumsuz, görevini aksatan hekimlerin varlığı yadsınamaz. Acil hastası olan
vatandaşın gerginliği de bir dereceye kadar makul karşılanabilir. Nahoş
hadiselerin bazen yaşanması da normaldir.
Ama bugün bu durum çığırından çıkmış vaziyettedir. Hastalar,
hasta yakınları doktorlara saygı duymaz hale gelmişler. Caydırıcı cezaların
yokluğu ve toplumsal yozlaşmanın artışından ötürü doktorlara yönelik
saygısızlık ve şiddet doktorları canlarından bezmiş duruma getirmiştir.
Benin doktor yakınlarım var. Onları dinlediğim zaman
gerçekten umutsuzluğa kapılıyorum. Doktorları bu hale getiren, bu kadar
karamsar ve topluma karşı öfkeli kılan sorunların bir an önce çözüme
kavuşturulması gerekmektedir. Yoksa sağlık sisteminin çöküşünün önü alınamaz.
Doktorlara saygısızlık, doktorlara yönelik şiddet sağlık
sistemini tehdit eder hale gelmiştir. Sağlık sisteminin çöküşü toplumun geniş
kesimleri için büyük bir yıkıma yol açar. Hem toplum ve hem de hükümet bu
sıkıntıların giderilmesi, doktorluk mesleğinin eski saygınlığına kavuşması için
üzerlerine düşen görevi yapmalıdırlar.
Doktorlara sahip çıkılmalı, doktorların saygınlığı
korunmalı. Doktorlar da görevlerini en iyi şekilde yaparak kendi
saygınlıklarını zedeleyecek girişimlere izin vermemeli. Kötü örnek oluşturan
doktorlar şiddete yol açmayacak yaptırımlarla kötü örneklik teşkil eden
davranışlarından vazgeçirilmeli.