Batı ülkelerinden Asya ülkelerine, Afrika kıtasından
Latin Amerika’ya, dünyanın dört bir tarafından halklar, özgür ruhlu kitleler,
aydınlar, vicdan sahibi öğrenci grupları meydanlara dökülüp Siyonist barbar
katilleri ve onların arkasında arsızca duran Büyük Şeytan Amerika’yı,
uygarlıklarını kana ve sömürüye borçlu olan Avrupa rejimlerini kınıyorlar.
Sekiz aydır süren bu alçakça soykırımın durdurulmasını istiyorlar. Ama
Siyonistler ve onlara sınırsız destek veren şeytani Batılı rejimler, halkların
feryatlarına aldırmıyor, duymazdan geliyor, vahşetlerini sürdürüyorlar.
Siyonistlerin ve onların destekçilerinin sadece güçten
ve direnişten anladıklarını, şehadet bilinciyle donanmış, cesur mücahitlerin
ancak onları durdurabileceğini, bağırıp çağırmanın, feryat edip ağlamanın kâr
etmediğini bütün dünya anladı artık.
İnsanlık, vicdan, ahlak, merhamet, acıma, adalet,
onur… Siyonistler ve destekçileri bütün bu değerlere yabancı… Mekkeli müşrikler
gibi… Medine’deki ve Hayber’deki Yahudiler gibi… Allah’ın peygamberleriyle ve
salihlerle savaşan, onları katleden, tarihteki azgın rejimler ve topluluklar
gibi… Çünkü onlar dünyaya tapınıyorlar, hayatı bu dünyadan ibaret biliyorlar ve
zenginliklerinin, refahlarının, debdebe ve ihtişamlarının kaynağı zulüm ve
sömürüye dayanıyor. O yüzden asla zulüm, sömürü ve cinayetlerden vazgeçmezler!
Onların anlayacağı, anladıkları tek dil cihat,
direniş, mücadele, savaş… Silahlı cihat, ekonomik cihat ve diğer her yolla
dünyalarına zarar vermek. Dünyaları tehlikeye girince dururlar ancak…
Müslümanlar, vicdan sahibi özgür halklar, adalete
susamış mazlumlar, dünya üzerinde barış ve huzur isteyen kitleler, bu vahşi
soykırım karşısında yürekleri azap içinde kıvranan herkes, enerjilerini
Siyonistleri ve destekçilerini durduracak tek yol olan direnişi desteklemeye
yönlendirmelidirler. Direnişi, direniş güçlerini tüm imkânlarıyla desteklemelidirler.
Direniş hiç olmadığı kadar güçlü ve etkili… ve ilk
defa en üst düzeyde bir araya gelip, Siyonistlere ve destekçilerine meydan
okudular ve zafere kadar durmayacaklarını, hep birlikte hareket edeceklerini
dünyaya ilan ettiler.
Tahran’daki direniş cephesinin toplantısı tarihi
önemde… İki açıdan çok önemli… Birincisi şu; direniş cephesini oluşturan güçler
bazı çekincelerden ötürü kapalı kapılar ardında bir araya geliyor, gizli
kararlar alıyor ve uygulamaya çalışıyorlardı. Birlikte hareket etmelerine
rağmen bunu açık bir şekilde ilan etmemeyi tercih ediyor, daha çok birbirlerine
destek açıklamaları yapıyorlardı.
Ama ilk defa bir ülkenin başkentinde, Tahran’da en üst
düzeyde bir araya geldiler ve açık açık zafere kadar birlikte hareket edip tek
cephe halinde savaşacaklarını dünyaya ilan ettiler. Bu konudaki tüm kuşkuları
dağıttılar. Batılıların özellikle Hizbullah ve Ensarullah’ın bazı büyük
tavizler ve şiddetli baskılar karşısında belki çekilebileceklerine yönelik umutlarına
büyük bir darbe vurdular.
Diğer bir önemli nokta ise İran İslam Cumhuriyetinin
en üst düzey askeri yetkililerinin, Devrim Muhafızları ve Kudüs Ordusu
güçlerinin en tepesindeki iki ismin bu toplantıda yer alması ve direniş
cephesiyle bir olduklarını resmen dünyaya ilan etmesiydi. Yani İran, ne
pahasına olursa olsun zafere kadar HAMAS’ın, İslami Cihad’ın, Filistin
direnişinin ve diğer direniş hareketlerinin arkasında olduğunu en yetkili
askeri ağızlardan ilan etti.
Artık bundan sonra iş dünyadaki diğer gayretli
Müslümanlara, İslami hareketlere ve adalet ile özgürlük yanlısı halklara
düşüyor. Davalarında samimiyseler tüm güçleriyle direniş cephesini, HAMAS’ı,
İslami Cihadı ve Filistin’in, Gazze’nin kahraman savaşçılarını desteklemeliler.
Siyonistlerin anladığı tek dil bu… Büyük şeytan
Amerika ve barbar Avrupa rejimlerinin anladıkları tek dil bu… Direniş, cihat…
Direniş her zamankinden daha güçlü ve etkili Allah’ın
izniyle ve direnişi daha da güçlendirmek için harekete geçme zamanı…
Siyonistleri yok edecek, özgür Filistin’i inşa edecek,
Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı Siyonist çizmeler altında çiğnenmekten kurtaracak tek
yol bu….