Müslümanlar geçmişlerinde çok zor dönemler, kritik süreçler yaşadılar. Bazen düşünürüm; acaba Moğol istilası ile Haçlı saldırıları bugünkü gibi can acıtıcı mıydı? Bu iki kapsamlı saldırıya karşı beklenen kurtarıcıyı İslam ümmeti, içerisinden çıkarmıştı. Bilmiyorum, bu kez bir Memluklu Sultanı çıkacak mı aramızdan veya Eyyubîler gibi bir devlet yetişecek mi imdadımıza?

Ya da soruyu şöyle soralım. İslam ümmeti hâlihazırda içerisinde bulunduğu zillet halini daha önce yaşadı mı? Geçmişte ne kadar zor dönemlere duçar olduysak da halifenin varlığı bir güven veriyordu ümmete. Şimdi çobansız kalan sürü misali bir halifemiz dahi yok. Ümmeti bir vücuda benzeten Aziz Peygamber’in sözünü ne kadar da çabuk unuttuk.

“Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66) Hadisin sahibi ne muhteşem biri ve verdiği mesaj ne kadar da muazzamdır. Fakat biz şu zamanın Müslümanları olarak ne o hadisin sahibine ne de mesajına layık olabiliyoruz.

Biliyorum, moral bozucu bir yazı yazıyorum. Ama vakıa ortada. Akşam eve varıyoruz. Dünyada olup bitenlere bakalım diye kumandayı elimize alıyoruz. Kanallar arasında dolaşırken maç görüntülerine denk geliyoruz. Avrupalılar ellerindeki bira şişeleri ile maç izliyorlar

Halbuki bir önceki kanalı, seyredemediğim görüntüler yüzünden değiştirmiştim. Çünkü Müslüman çocukların bedenleri paramparça olarak enkazdan toplanıyordu. Yüreğim el vermiyor işte. İzleyemiyorum. Masum bedenlerin şarapnellerle delik deşik olmuş hali gözümün önünden gitmiyor. Rabbim af etsin beni. O masum bedenlerin yaşadıklarını, ben izleyemiyorum dahi. Kanal değiştirdiğimde ellerindeki biralarla maç izleyen Avrupalıları görünce, düştüğüm ruh halini işte böyle sizlerle paylaşma ihtiyacı hissediyorum.

Ülkelerinin takımı gol atınca biraları sağa sola saçarak böğürüyorlar. Işıklandırılmış stadyumlarda sabaha kadar keyif naraları atıyorlar. Heyecan dolu anlar yaşayıp birlikte şarkılar söylüyorlar. Beri tarafta bir terör devletinin bombaları altında Müslüman bedenler parçalanıyor. Onlar gol atıyor biz ölüyoruz.

Benim gibi klavyenin başına geçip yazmak kolay. Görüntüleri izleye izleye kanıksama hali de olabiliyor. Yani alışabiliyor insan. Ama ben alışamadım. Canlı yayınlarda Müslümanların katledilmesi gecemi ve gündüzümü zehrediyor.

Bazen bilmem kaç kilometre ötedeki insanların derdi ile tasalanmak sana mı düştü diye eleştiriler dahi alıyorum. Ulusalcı zihniyetin Filistin diye bir derdi yok. Onlara göre bizim milletimizden olmayan Arapların derdi ile dertlenmek boş bir meşgale.

Ümmet olarak ortak dert diye bir mefhumuz kalmamış. Arap, Türk, Kürt, Fars diye kamplara ayrılmış durumdayız. Başımıza çorap ören emperyal devletlerin işini kolaylaştıracak ulusalcılarımız var.

Peygamber çok büyük bir insanmış. Her birimiz ayrı ayrı milletlerden iken bizleri bir araya getirmiş ve ümmet yapmış. Bırakınız öldürülmeyi, nezle olduğumuzda dahi ümmetin diğer uzuvları rahatsız olmuş.

Neymiş efendim. Filistinliler Arapmış. Bize neymiş onların sorunlarından. Kudüs dediğimizde ümmetin eşeği oluyormuşuz.

Bence ABD’nin eşeği olmaktan daha iyidir.