Mülteciler üzerinden ortaya konulan büyük tezgah, ırkçılığın bir milli güvenlik sorunu olduğunu tekrar göstermiştir. “Milli” görünen; ama milli olmayan her amaca hizmet eden bu şer odakları ve onların faaliyetleri, Türkiye için en büyük tehdittir. Bu terör karakterli eğilim, artık bir beka meselesidir. Bu sorunun hemen şimdi halledilmesi için gereken adımlar atılmalıdır. Babası darbeci olan, kendisi ise bu topraklara ait olmayan, millilik iddiasında bulunan ama MOSSAD ile iş tuttuğu noktasında ciddi iddialar olan, attığı adımlarla israil ve küresel şer güçlerle aynı paralele düşen bir siyasi figür, Türkiye için en büyük tehdit durumuna gelmiştir. Siyasi parti bahanesi ile örgütlenen ve daha fazla çete karakterini andıran, hukuk tanımayan bir topluluk ile terör estirmektedir. Bu ülkenin istikrarını bozmak için her bahaneyi kullanmaktadır. Kayseri’deki olay bahane edilerek, başta Kayseri olmak üzere, bazı şehirler yangın yerine döndü ve olaylar Suriye’nin kuzeyine sıçradı. Mültecilerin evleri, arabaları ve işyerleri yakıldı, evler basıldı, insanlar sokaklarda bıçaklandı. Bazıları da hızlarını alamayarak Arap iş adamlarını bıçakla tehdit ederken çektikleri videoları yayınladılar. Bu yazıyı yazmadan evvel detaylıca bir tarama yapma ihtiyacı hissettim. Bu tezgah çok büyük.
Buraya dikkat:
Burada asıl yapılmak istenen şey; mültecilere tahammülü mümkün olmayan saldırılar yapmak suretiyle mültecileri toplu cevap vermeye, hatta silahla cevap vermeye zorlamaktır. İş bu noktaya gedikten sonra toplumsal bir kırılma ve geri dönülmez zararlar meydana gelir. Yıllarca Türkiye’nin inşa ettiği ve yatırım yapmış olduğu projeler yok olur. Toplumsal kaos ve çatışmalar, Türkiye’yi yılarca geriye götürür. Bu olayların etkisi hem siyasette hem de toplumsal hafızada yıllarca derin iz bırakır. İşte iş bu noktaya gelmeden evvel, devlet muktedir olmalı ve bu şer odaklarını hemen bertaraf etmelidir. Olaylar esnasında ve sonrasında gözaltına alınan ırkçıların veya onların mobilize ettiği kişilerin sabıkaları, aslında her şeyi ortaya koymaktadır. İşin merkezinde, “vatan, millet” edebiyatı yapan; ama her iş için kullanışlı bir aparat olan serseriler sürüsü var. Yakalanan 474 kişiden 285 kişinin suç sabıkası bir hayli kabarık ve ibret vericidir. Bu suçlardan bazıları şunlardır:
Göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, mala zarar verme, cinsel taciz, dolandırıcılık, parada sahtecilik, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma v.b.
“Vatan, millet edebiyatı yapan çetenin sabıka kaydı, aslında meselenin ne denli vahim olduğunu göstermektedir. Bu mesele; vatan, millet meselesi değildir; Türkiye’nin istikrar ve huzuruna yönelmiş dış kaynaklı senkron bir terör dalgasıdır. Halkımız bu tezgaha kesinlikle gelmemelidir.
Yine Suriye’nin kuzeyinde gerçekleşen saldırılar sonrası yakalanan bazılarının PKK’cı olması, bu olayın konjonktürden bağımsız olmadığını göstermektedir. Gazze meselesi, İsrail-Lübnan savaşı öncesi Türkiye-Suriye yakınlaşması; Amerika ve israil’i fazlasıyla rahatsız etmektedir. Bu aşamada herkes dikkatli olmalıdır. Her an yeni bir kaos dalgasının startı verilebilir.
Tüm vatandaşların merak ettiği bir soruyu yetkililere soralım:
Bunca vahim olayların direkt veya dolaylı sorumlusu olan bir siyasi figür hakkında gereken adımlar niye atılmıyor?
Terör örgütü İsrail saflarında soykırım yapan Türkiye vatandaşlarının büyük bir kısmının bu ırkçı partinin üyesi olması normal mi? Irkçı bir partinin üyelerinin, başka bir ırk için savaşmasının; ajan ve işbirlikçilikten ve para ile satılmışlıktan başka bir izahı var mı?