Zifiri
bir karanlık, korkunç gölgeler, yürekleri korkudan paramparça eden haykırışlar,
feryatlar… Dağ gibi yükselen, gökleri kaplayan alevler; beyinleri kaynatan,
derileri eriten alevler… Cehennemin korkunç homurtusu, öfkeden deliye dönen bir
homurtu… Ve cehennemlikler, korkudan tir tir titreyen cehennemlikler…
Boyunlarını bükmüş, gözleri korkudan kocaman kocaman olmuş, ümitsiz
cehennemlikler…
Burası cehennemin kapısı… Binlerce, milyonlarca insan kapının açılması
için bekleşiyor… Sıra onlarda, cehenneme atılma sırası… Hesap bitmiş, yapıp
ettikleriyle cehennemi hak etmişler…
Kapı açılıyor, cehennemin korkunç homurtusu yeri göğü kaplıyor,
cehennemin ateşi yalımlar halinde kapıda bekleşen cehennemliklere hücum ediyor…
Cehennem sabırsız, cehennem öfkeli, bir an önce yutmak istiyor azgın
günahkârları…
Cehennemin bekçileri, görevli melekler gök gürlemesi gibi bir sesle
haykırıyorlar:
“ Kimsiniz siz? Ne arıyorsunuz burada?”
“Biz gazaba uğramış kullarız! Diye ağlaşıyorlar cehennemlikler. Rabbimize
isyan ettik, günahkârlardan olduk; Rabbimiz de bizi cehennemle cezalandırdı.
İşte cezamızı çekmek için buradayız…”
“Yazıklar olsun size!”
“Evet, yazıklar olsun bize! Biz ne kadar kötü kullarız?”
“ Hadi hazırlanın, cehennem sizi bekliyor, burası sizin ebedi yurdunuz,
sonsuz vatanınız…
“Kurtuluş yok mu? İmdadımıza gelecek kimse yok mu?”
“Gün kurtuluş günü değil! Gün ceza günü…”
Cehennemlikler başlıyorlar ağlamaya… Kanlı gözyaşları döküyorlar acıklı
acıklı… Gözyaşlarından dereler, nehirler, ırmaklar oluşuyor… Başlıyorlar
yalvarmaya meleklere…
“Rabbimizle bizim aramızda aracı olamaz mısınız? Bize bir şans daha
versin… Bizi dünyaya geri göndersiniz… O zaman ne kadar iyi, muhlis, salih
kullar olduğumuzu göreceksiniz!”
Melekler soruyorlar:
“ Size bu günü hatırlatan peygamberler, uyarıcılar, tebliğciler gelmedi
mi?”
“Evet, geldiler…”
“Neden onlara uymadınız?”
Cehennemlikler utanç ve pişmanlık içinde yutkunuyorlar…
“ Şeytan, diyorlar… Şeytan bizi kandırdı, dünyayı bize güzel gösterdi.
Dünyayı, dünya hayatını ebedi sandık. Gözlerimiz dünya hayatından başka bir şey
görmüyordu. Bütün projelerimiz, planlarımız, ideallerimiz, arzularımız hep
dünya merkezliydi. Bir gün öleceğimiz ve buraya geleceğimiz aklımızın ucundan
bile geçmiyordu. Dünyevi kazanımlarımız, nefsani arzularımız için her türlü
günahı işlemekten çekinmedik. Adam öldürdük, hırsızlık yaptık, mala ve namusa
tecavüz ettik, faiz yedik, toplumları ifsat ettik; çağdaşlık, demokrasi,
özgürlük, hukuk gibi süslü kavramların arkasına gizlenerek ülkeler işgal ettik,
toplumları sömürdük…”
“İrşat ediciler, onlar neredeydiler?”
“Onlara kulaklarımızı tıkadık, duymazdan geldik sözlerini… Ahiretten,
ölümden, hesaptan, cennet ve cehennemden bahsettikleri zaman onlarla alay
ettik. Bu sözler eskilerin masallarıdır dedik. Onları kötü lakaplarla
yaftaladık. Gerici, yobaz, çağdışı, cahil, hurafeci olmakla suçladık onları.
Nasihatleri bir kulağımızdan girip öbüründen çıkıyordu. Ninni dinler gibi
dinliyorduk onları. Hatta çoğu sefer onları konuşturmuyorduk bile… Bize bu günleri
hatırlattıkları zaman onları tehdit ediyorduk, zindanlara atıyorduk,
öldürüyorduk. Biz günah ve isyan bataklığında sürdürdüğümüz pis hayata onları
da bulaştırmak istiyorduk. İstiyorduk ki onlar da bizim gibi Allah’ı
unutsunlar, dünya hayatını her şeyin üstünde tutsunlar, ölümden sonrasını hiç
düşünmesinler. Ah, ah! Şimdiki aklımız olsaydı öyle yapar mıydık? Keşke onları
dinleseydik! Onları dinlemek bir yana, Müslümanca yaşamalarını, kadınlarını
tesettüre bürümelerini, helal rızık peşinde koşmalarını yasaklamaya
çalışıyorduk. Kafamızdan uydurduğumuz kanunlarla Allah’ın kullarına ilahlık
taslıyorduk. Keşke, keşke böyle yapmasaydık! Çok pişmanız!”
Azap melekleri öfkeyle haykırıyorlar:
“Pişmanlık için çok geç artık! Bundan sonra
sizin için sadece azap var! Girin cehenneme! Yaptıklarınızın karşılığı olarak…”
Birden
uyanıyorum… Oh be rüyaymış! Daha zamanım var. Tövbe için geç değil. Akşam
Kur’an’dan okuduğum ayetlerin etkisiyle bu rüyayı gördüğümü anlıyorum…
Kur’an‘ın cehennemliklerle ilgili tasviri rüyamda canlı bir olaya dönüşüyor
sanki… Secdeye kapanıyorum… Vücudum titreyerek, korku içinde ağlıyorum, dua
ediyorum…