7 Ekim’de gerçekleştirilen Aksa Tufanı, işgal rejiminin sınırları aşan, sabır ve tahammülleri zorlayan baskı, zulüm ve katliamlarına karşı ortaya konulan meşru bir tepkiydi. Aksa Tufanında işgalcilerin yaşamış olduğu sarsıcı gelişmeler, Filistin ile işgalciler arasında yaşananların bundan böyle artık eskisi gibi olmayacağının kanıtı ve göstergesiydi.
Yediği darbelerin şokunu bir müddet üzerinden atamayan işgal rejimi daha sonra gayrimeşru her ne yol varsa deneyerek ve bütün savaş kurallarını ihlal ederek Gazze halkına yönelik bir soykırım savaşı başlattı. Bu savaşta sivillere yönelik çok büyük katliamlar yaptı. Gazze’yi yaktı, yıktı; camileri, hastaneleri, okul ve üniversiteleri bombaladı. 15 ay boyunca sivillere yönelik sayısız katliamlar yaptı. Gelinen süreçte, bir başarı ve bir zafer elde edemeyeceğini öngören işgal rejimi, HAMAS ile müzakereciler aracılığıyla masaya oturup ateşkes anlaşmasını kabul etti.
Ateşkes, işgal rejiminin sivillere yönelik katliamlarının durması, bir buçuk yıldır temel yaşam haklarından mahrum bırakılan Gazzelilerin rahat bir nefes alması, yaraların sarılması, Gazze'nin yeniden imarı açısından önemliydi. Ateşkes anlaşması Kassam Tugayları başta olmak üzere Gazze'de izzetli ve onurluca direnen ve bir an bile geri adım atmayan direniş hareketleri açısından büyük bir başarıdır.
Ancak bazı kesimler mücahitlerin başarısını kabullenmiyor, “HAMAS kazandı, mücahitler azgın siyonistlerin burnunu yere sürttü” sözlerini hazmedemiyorlar. Söz konusu kesim, Filistin halkıyla dayanışma içerisinde olanların sevinçlerini küçümseyip şunları söylüyor: “47 bin insan öldürülmüşken, Gazze'de taş üstünde taş kalmamışken siz nasıl olur da HAMAS’ın zaferinden söz edersiniz!” Bu sözleri dile getirenler, işgalcilerin soykırım savaşı başladığı günde söylediklerine ve ortaya koydukları hedeflerine baksınlar.
Evet, Gazze'de büyük bedeller ödendi, çok büyük kayıplar yaşandı, on binlerce masum katledildi. Onlar kutsal toprakların korunması, insanlığın kalbine saplanmış zehirli bir hançer olan israilin tüm insanlara musallat olmaması için kendilerini feda ettiler. Bundan sebep onlar insanlık ailesinin fedaileri, İslam ümmetinin şehitleridirler. İşgal rejimi soykırım savaşının başında, “HAMAS’ı bitireceğiz, yöneticilerinin tümünü öldüreceğiz. Gazze sakinlerini Mısır'a göç ettireceğiz. Gazze’yi kendi topraklarımıza katacağız. Kassam Tugaylarının elinde bulunan bütün esirlerimizi hiçbir şart koşmadan, hiçbir takas görüşmesi yapmadan güç kullanarak kurtaracağız. Hepsini canlı bir şekilde geri getireceğiz. Uzun yıllardır abluka altında tuttuğumuz Gazze ile ilgili politikamızdan taviz vermeyeceğiz, bir tek adım bile geri atmayacağız.” diyorlardı.
ŞİMDİ SORUYORUZ: İşgal rejimi bu söylediklerinin hangisini yapabildi, ortaya koyduğu hedeflerinden hangisine ulaşabildi? Sivil öldürmekten, bebek kadın çocuk yaşlı katletmekten, binaları ve yaşam yerlerini harabeye çevirmekten başka ne yaptı? Bu açıdan, siyonazilerden hiçbir farkı olmayan işgal rejiminin ateşkes anlaşması yapıldıktan sonra kazanan taraf olduğunu kim söyleyebilir? Ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girdiği gün yapılan esir takasında Kassam Tugaylarının heybetli, izzetli ve onurlu bir şekilde; dosta güven düşmana korku salacak bir biçimde Gazze sokaklarına inmesi ve esir takasını profesyonel bir şekilde gerçekleştirmesi hangi tarafın zafer kazandığının tüm dünya tarafından görülmesi açısından çok önemli bir mesaj olmuştur.
Hakikaten o gün Kassam Tugaylarının Gazze sokaklarında ortaya koymuş oldukları profesyonel organizasyon ve kurumsallık, esirleri teslim ederken takındıkları naif duruş ve samimi davranış herkes tarafından gıpta ile takip edilmiştir. Düşmana sahada sarsıcı darbeler vurup büyük bedeller ödeten Kassam’ın kahraman mücahitleri esir takasını da mükemmel bir şekilde gerçekleştirerek dünyanın bütün özgür halkları üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Allah onlardan razı olsun.