Bin aydan daha
hayırlı olan Kadir gecesi ve Ramazan ayını içinde barındıran mübarek üç aylara
girmenin mutluluğunu ve heyecanını korona belası nedeniyle buruk olarak yaşıyoruz.
Bu kutlu
mevsimi, salgın yüzünden hakkıyla yaşamak, idrak etmek ve faydalanmak noktasında
maalesef birçok açıdan mahrumiyet yaşıyoruz. Camilerimize cenaze ve taziyelerimize
rahat gidemiyoruz. Kandil gecelerini toplu olarak idrak edemiyoruz. Bu
sıkıntılar yetmezmiş gibi; üç aylara girilince her yıl adeta birileri düğmeye
basmış gibi hep olumsuz haberler ile bizi bu kutlu zamanı değerlendirmekten
alıkoymak istiyorlar.
Geçen hafta
Batmanlı genç bir çifttin ikamet ettikleri İstanbul’da vefat haberleri ile
sarsıldık. Tüm Batman’ı yasa boğan bu olayın gerçek mahiyetini bilemiyoruz.
Olayın rengi nasıl olursa olsun, genç bir çiftin aramızdan ayrılması vahim
gerçeğini değiştirmeyecektir.
Daha bu
olayın şokunu ve yasını üzerimizden atamamışken, Bu defa da Kuzey Irak’ta Gara
bölgesinde bir mağarada yıllardır kaçırılıp rehin tutulan, asker, polis ve
öğretmenlerden oluşan 13 kişinin infaz edildiği haberi ile ülke olarak
sarsıldık. Yol kesmeler ile sivil olarak kaçırılan bu kişilerin yıllardır zor
şartlarda rehin tutulmalarına rağmen bu şekilde infaz edilmelerini hiçbir
vicdan kabul edemez. Kürt düşmanı PKK, çoğu bölge illerinden olan bu kişileri
infaz ederek nasıl bir kazanım elde etmeyi amaçladı? Zaten emperyalizme uşaklık
ve “kara mayın eşekliği” yapmaktan, halkına ve inancına ihanet etmekten başka
bir mahareti olmayanlardan başka ne beklenir ki?
Bunların
yanı sıra Osman Can’ın; “Hayırlı cumalar” sözüne bile tahammül etmeyen İslam
düşmanı bir mahlûkatın programında peygamberler ve melekler ile ilgili yaptığı
hadsiz sözler ve Ayasofya Camii imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın’a karşı
yapılan küstah saldırı da İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanlığın bir yansımasıdır.
Bütün bu saldırı
ve trajediler ile pandemi etkisiyle yaşadığımız sosyal ve ekonomik sıkıntılara
rağmen bu kutlu mevsimi en faydalı şekilde değerlendirmeye ve egemen güçlerin
planlarını bozmaya çalışmalıyız.
Üç aylar
konusunda tek önder ve örneğimiz olan Resulullah (S.A.V.) : “Allah’ım! Receb ve
Şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan ayına
ulaştır.” diye dua etmiştir.
Önümüzdeki
Perşembe’yi gününü Cuma’ya bağlayan gece üç ayların ilk mübarek gecesi olan Regâib
gecesi’ne kavuşacağız inşallah. Bu haftaki Cuma hutbesinde de denildiği gibi: “Üç
aylar, dünya telaşıyla rüzgâr gibi geçen ömrümüzü muhasebe etme imkânıdır.
Tefekkür etme, özümüze dönme, kendimizle barışma, maneviyatımızı güçlendirme
zamanıdır.”
Evet, Receb
ayında, Regaip ve Mi’râc; Şaban ayında Berat; Ramazan ayında ise Kadir Gecesi
gibi dört ayrı geceyi içinde barındıran üç aylar, dua ve yakarışların ALLAH’a arz
edilmesi, pişmanlık gözyaşlarıyla günahların yakılması, ibadet, itaat ve zikre
verilen sevabın katlanması bakımından kaçırılmayacak bir fırsattır.
Receb ve
Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazan’ı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisi
ve hazırlığı olduğu şuuruyla bu zamanları daha verimli olarak
değerlendirmeliyiz. Üç ayların ehemmiyeti ile ilgili olarak şu sözleri
hatırlayalım: "Receb tohum
ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasad ayıdır."
Mümkün
olduğunca bu korona salgını günlerini kendi lehimize çevirerek, geçmişte yoğunluktan
fırsat bulamadığımız ve eksikliğini hissettiğimiz konularda kendimizi ilmen ve
ruhen geliştirmeliyiz. Başta Kur’an ve siyer ile dini kitapları okuma ve varsa
kaza namazları ile oruçlarımızı tamamlamalıyız. Farz ibadetlerin dışında sünnet
ibadetler ve zikirleri vird haline getirmeliyiz. Bizlere sunulan bu manevi
sofradan mümkün olduğu kadar faydalanmak için gayret göstermeliyiz. ALLAH (CC)
bizleri bu kutlu mevsimden hakkıyla faydalananlardan eylesin.
Selam ve dua
ile...