Tarih boyunca Tevhid davası ve İ’la-yi Kelimetullah
uğruna can veren; başta peygamberler olmak üzere nice dava önderleri, âlim ve
münevverler şehadet kervanına katılarak yolumuzu aydınlatan kandiller olmuş ve
manevi yüce makamlara yükselmişlerdir.
Sonsuz güç ve kudret sahibi Rabbimiz Al’i İmran: 169-170 Ayetlerinde, İslam uğruna mücadele ederken
öldürülenlerin aslında diri olduğunu ve kendi katında nimete erdirildiklerini bildirmiştir.
Aynı şekilde Peygamber Efendimiz (S.A.V.) de şöyle
demiştir: “Ruhumu kudret elinde tutan Cenabı Allah’a yemin ederim ki, Allah
yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmeyi,
yine dirilip savaşta öldürülmeyi arzu ederim.” -Buhari-
İslam davası ve Tevhid sancağının yeryüzüne hâkim kılınması
gayesiyle cihad ve şehadet emrine aşkla-şevkle koşan yüzlerce âlim ve dava
lideri Şubat ayında şehid olduğu için bu ay şehadet, şan ve şeref ayı olarak
adlandırıldı. Bu ayda zulüm, baskı ve dayatmalara boyun eğmeyerek Müslümanların
izzet ve şereflerini korumaya çalışan öncülerimiz, zalimlerin gaddar ve hain saldırılarının
daima hedefi oldular.
Asrımızda da nice dava önderleri, âlimler, gönül ve cihad
erleri şehadet kervanına katılmak için candan ve serden geçtiler. Bugün eğer
İslam coğrafyasında ve dünya genelinde İslam davası gündemde ise şehidlerin
mücadelesi ve pak kanlarının bereketindendir.
Bizler, İslam davasını sürdürmek ve hizmet etmek
istiyorsak, öncelikle bu uğurda canlarını veren şehidlerimizi, mücadele ve
fedakârlıklarını göz önünde bulundurmalı ve onların bize bıraktığı mirasa sahip
çıkmalı ve bu mirasa layık bir şekilde taviz vermeden bu mücadeleyi
sürdürmeliyiz. Eğer bu konuda gevşeklik gösterirsek, ALLAH’ın dinini yeryüzüne
hâkim kılma konusunda tereddüt içerisinde olursak, ALLAH’a verecek bir hesabımız
olmayacağı gibi aziz Peygamberimizin emanetine ve davasına sahip çıkmamış
oluruz. Bu durumda ne O’nun ne de şehidlerimizin yüzüne bakacak bir vaziyetimiz
de olmayacaktır.
Her yıl Şubat ayında “Şubat
ayı Şehadet ayı” veya “Şubat ayı
şehidler ayı” adıyla anma programları düzenlenir ve şehidlerin hayatından
ve mücadelesinden kesitler anlatılırdı. Korona salgını nedeniyle bu programlar
maalesef yapılamıyor. Bu nedenle bizler eksikliği giderme adına gayret sarf etmeliyiz.
İslam uğruna mücadele ve mücahede ederek serdengeçen bu yüce şahsiyetleri
devamlı gündem yapmalı, başta kendi çocuklarımız olmak üzere nesillerimize
anlatmalı ve gençlerimizin Peygamber efendimiz (S.A.V.) ve sahabe
efendilerimizden sonra asri şehidlerimizi örnek almalarını sağlamalıyız.
Nesillerimize İslami bir şuur verdiğimizde Peygamberler, sahabeler, şehidler ve
salih insanları örnek alacaklardır. Bunu yapmaz ve atalet gösterirsek,
nesillerimiz farklı aktörleri örnek alarak İslam’a hizmetten uzak olacaklardır.
Hem bizler bu mirasa sahip çıkmadığımızda İslam düşmanları aziz şehidlerimizi
itibar suikastı ve algı operasyonları ile nesillerimize yanlış tanıtıp
uzaklaşmalarını amaçlayacaklardır. Bunu
zaten Şeyh Said Efendi ve İskilipli Atıf Hoca’ya karşı yapılan karalama
kampanyalarından görüyoruz.
Tabi şehidlerimizi anlatırken onların mücadele ve
fedakârlıklarını ve İslam’a hizmetlerini anlatalım. Sadece konuşma ve anma ile yetinmeyelim.
Onların mücadele ruhunu kuşanalım ve davalarına hizmet edelim. Yok, eğer bunu yapmaz isek, ah-vah çekmemiz
bir şey ifade etmiş olmaz. Eğer onları sevip sayıyor isek, onların davasına
sahip çıkmamız ve İslam sancağını en üst noktaya taşımak için gayret
göstermemiz gerekir. Wesselam…