0

Zulüm, insan fıtratının kabul etmediği, bütün dinlerin ve kültürlerin özünde kötü karşılanan, başkalarının hak ve hukukunu çiğneme çabasıdır. Normal şartlarda herkes zulme karşıdır. Ancak insanlar hükmü ele geçirdiklerinde, iktidarda boy gösterdiklerinde ve yönetimin büyüsüne kapıldıklarında ne yazık ki karşı oldukları zulme bulaşabiliyorlar.

İşin ilginç yanı Müslümanlar son bir asırdır en fazla İslam coğrafyasında zulme maruz kaldılar. İşkence haneler, sorgu odaları ve zindanlar daha çok Müslümanları cezalandırmak için inşa edildi. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra en fazla baskıya maruz kalan ve cezalandırılan bu ülkenin Müslüman halkı oldu.

Şöyle çevremize baktığımızda İslam coğrafyasındaki hâkim rejimlerin öteden beri en büyük düşmanı Müslümanlardır. Birçok ülkede zindanlar Müslümanlarla doludur. Mısır’da, Arabistan’da, Cezayir’de, Tunus’ta, Afganistan’da, Pakistan’da, Suriye’de ve bunlar gibi birçok ülkenin zindanlarında en fazla Müslümanlar tutulmaktadır.

Yakın zamanlarda Mısır’da iktidarda bulunan Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen askeri darbe, ardı ardına gelen katliamlar, binlerce insanın zindanlara doldurulması ve birçoğunun ağır cezalara çarptırılmasına tanık olmaktayız. Benzer şeyleri Bangladeş’te de görmek mümkün. İslami hareketin gelişimini engellemek adına 40 yıl önceki bazı çalışmaların suç kapsamına alındığına ve İslami hareketin rehberlerinin birer birer ipe çekildiğine tanık olmaktayız.

Ülkemizde de en fazla mağdur edilen kesim İslami kesimdir. Cezalar daha çok güçlülerin iradelerine dayandığı için aynı faaliyeti başkaları yapınca suç sayılmazken, belli camialara mensup Müslümanlar yapınca suç kapsamına alınmakta ve ağır cezalar verilmektedir.

İslami duruşlarından ve bu yöndeki faaliyetlerinden dolayı yüzlerce Müslüman zindanlarda tutulmakta ve hak etmedikleri cezayı çekmek zorunda bırakılmaktadır. Filistin halkını destekler mahiyette etkinlikler ve Kutlu doğum etkinlikleri düzenledikleri için zindan cezasına çarptırılan Elazığ İhya Der ve Adana dosyalarında görüldüğü gibi, başkasının yaptıkları alkışla karşılık bulurken aynı faaliyetler belli kesimler tarafından yapılınca suç kapsamına alınmakta ve cezalar yağdırılmaktadır.

Son günlerde Adana’da İslami STK mensuplarına verilen cezalar yeni bir İhya Der faciasıyla karşı karşıya olduğumuzu göstermekte, İslami her türlü etkinliğin suç kapsamına alındığı zor bir ortamdan geçtiğimizi ortaya koymaktadır. Bilindiği gibi birkaç gün önce Adana’da İslami STK’lar bünyesinde faaliyet yürüten Müslümanların davası sona ermiş, haklarında dava açılan 30 kişiden 24'ü toplamda 115 yılı bulan cezalara çarptırılmıştı. Bu davada cezaya çaptırılan insanlardan hiçbiri herhangi bir şiddet eyleminde bulunmadı. Kimseyi tehdit etmedi. Kimsenin hakkını yemedi. Darbe yapmaya kalkışmadı. Ceza alan insanların tek suçu Müslüman olmak ve İslami STK bünyesinde faaliyet yürütmekti.

İslami STK bünyesinde faaliyet yürüten Müslümanların suçu, Kutlu doğum etkinlikleri düzenlemek, Siyonist rejimin Filistin halkına yaptığı zulmü protesto etmek, fakir ve yoksullara yardımda bulunmaktır.

Mısır’da ve Bangladeş’te yapılan zulme karşı çıkan ve bunları kınayan yöneticiler, Türkiye’de Müslümanlara yapılan zulüm söz konusu olduğunda derin sessizliği tercih ettiler. Tepki göstermediler, çünkü cezayı verenler onların memurları. İsteseler engelleyebilirlerdi. Ancak engellemediler. Bu yönde bir açıklamada bulunma erdemini bile gösteremediler.

Kimse Türkiye’de yargı bağımsızlığından bahsetmesin. Yargı bağımsızlığı koca bir yalandan ibaret. Balyoz, Ergenekon ve KCK dosyalarında ilk başlarda verilen cezalar, sonradan verilen beraatlar yargının yanılgısı değil, bağımsız olmadığının açık göstergesidir.

Ancak Müslümanlar söz konusu olduğunda kılıçtan keskin kesilir yargı. Kimseye göz açtırılmaz. Yargıya müdahale eden, turnusol kâğıdı gibi evirip çeviren yöneticiler sessizliği tercih ederler. Ya da hayır faaliyetleri yapan Müslümanların cezalandırılması karşısında körleri ve sağırları oynarlar. Mısır ve Bangladeş’te Müslümanların maruz kaldığı haksızlıklardan rahatsızlık duyanlar, burada Müslümanların maruz kaldığı haksızlıkları yaşanmamış gibi sayarlar. Çünkü yaşanmamış saymak basının gündemine gelmeme ve her alanda engelleme anlamı taşır.

PKK’yi dağdan indirmek için her türlü tavizi veren ve bu örgütün birçok eylemine göz yuman devletin bu tutumu insanın zihnini kurcalamaktadır. Müslümanlar kendilerine zulmedilmemesi için silahlanıp dağlara mı çıksın? Ya da darbe teşebbüsünde mi bulunsunlar. Zira her ikisi pirim yapmakta ve beraat gibi ödüllerle taltif edilmektedir.

Zulmedenlere ya da zulme seyirci kalıp rıza gösterenlere tavsiyemiz, zulmün her türlüsünden uzak durmalarıdır. Zira zulüm her açıdan yıkım ve tükeniştir.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *