488

Yezid’in sarayı Rukaye’nin feryatlarıyla inliyordu. O kadar acıklı, o kadar iç yakıcı, o kadar perişan ağlıyordu ki Rukaye, etrafındaki herkesi bile ağlatıyordu. Günlerdir her taraf Rukaye’in feryatlarıyla dolup taşıyordu. Lanetli Yezi’in sarayı bir matemgaha dönmüştü.  Sarayda Rukaye’nin ağlayışından etkilenmeyen bir tek kişi kalmamıştı.

 Yezid bile günlerdir uyuyamıyordu. Rukaye’in feryatlarını duymamak için başını yatağa gömüyor, pamukla kulağını tıkıyor ama bir türlü vicdan azabından kurtulamıyordu.

Rukaye, imam Hüseyn’in küçük kızıydı. Sekiz yaşlarında küçücük bir kız. Babasını aşk derecesinde seviyordu. İmam Hüseyin gib bir baba sevilmez mi? İşte böyle bir baba, Rukaye’nin sevgili babası onun gözleri önünde Kerbela’da vahşice katledilmişti.  Rukaye’nin halası Zeynep, Rukaye babasının o halini görmesin diye onun gözlerini bağlamıştı. Bir daha da gözlerini açmamıştı Rukaye’nin… Rukaye’nin babasını o halde görürse dayanamayacağını bliyordu.

Zalim Emevi hanedanının Kralı Yezid’in ordusu, Kerbela çölünde Peygamberin sevgili torunu İmam Huseyin’nin yolunu kesmişti. Yezid’in ordusu İmam Hüseyin ve beraberindekilerden Yezid’e tabi olmasını istemişti.

İmam Hüseyin bu teklifi reddetmişti. Çünkü o Peygamberin torunuydu. Cennet gençlerinin efendisiydi. Zalimlere ve zulme boyun eğmek asla ona yakışmazdı. Zaten zalimlerele savaşmak için yurdunu, Medine’yi bırakıp yollara düşmüştü. Yezid’in ordusu İmam Huseyin’e boyun eğdiremeyince onu ve Peygamberimizin diğer çocuklarını Kerbela’da vahşice katletmişlerdi.

Bu öyle bir vahşetti ki tarih durdukça unutulmayacak. Bu öyle bir acıydı ki dünya var oldukça Müminlerin yüreklerini kanatacak, onları göz yaşlarına boğacak. On bin kişilik bir ordu, çoğu kadın ve çocuk olan küçük bir kervana saldırmıştı. Kervandaki insanların çoğu, kadın ve çocuklar dahil peygamberimizin torunlarıydılar.

Zalim ordu İmam Hüseyin ve arkadaşlarını katletmişlerdi. Atlarıyla mübarek vücutlarını parçalamışlar, kafalarını kesip mızraklara takmışlar, bedenlerini kızgın çölde öylece bırakmışlardı. Kendilerine Müslüman diyen bu barbarlar, hepsi de Peygamberimizin torunları olan kadın ve çocuklara saldırmışlar, çadırlarını yakmışlar, örtülerini parçalamışlar, kulaklarını ve boğazlarını yırtarak ziynet eşyalarını almışlar. Sonra da ellerini zincirlre vurarak köleler gibi aç ve susuz, kızgın güneşin altında şehir şehir dolaştırmışlardı. Hem de şehitlerin kesik başları mızrakların ucuna takılmış bir halde…

Yol boyunca Rukaye’nin gözlerini kapatmıştı halası zeynep, babasının kesik başını mızrağın ucunda görmesin diye. Haftalarca gözleri bağlı kalmıştı Rukaye’nin. Ta Şam’a, Yezid’in sarayına kadar… Şam halkının tepkisinden korkan Yezid, onları kendi sarayıda esir tutuyor, halkla konuşmalarına izin vermiyordu.

Rukaye’nin baba sevgisi dağ gibi kabarmıştı. Babasının ayrılığına dayanamıyordu artık. Babasını görmek istiyordu. Babası kesik bir baştan ibaret bile olsa… Sürekli ağlıyor ve hiçbir teselli onun acısını dindiremiyordu. Gece-gündüz ağlıyor:

----- Nerdesin ey babacığım! Diye feryat ediyordu.

Sonunda Yezid dayanamadı, ne olursa olsun babasının kesik başını çocuğa göstermelerini emretti askerlerine. Saray görevlileri zalim Yezid’in emrini yerine getirmek istemediler. Ama Yezid öfkeyle bağırdı.

----- Bu çocuğun feryatlarına tahammül edemiyorum artık! Babasının kesik başını gösterin ona!

Peygamberin sevgili torunu, cennet gençlerinin efendisi İmam Hüsyin’in sandık içindeki kanlı, kesik başını getirip küçük Rukaye’nin önüne koydular. İmam Hüseyin’in kesik başını gören Ehl-i Beyt’in kadınları feryatlar içinde ağlamaya başladılar. Rukaye hiç ağlamadı. Gözlerini babasının kesik başına dikti.  Babasının kesik başı ışıklar içinde gülümsüyordu ona. Onu yanına, cennete çağırıyordu. Bu çağrıyı canına nimet bildi küçük Rukaye. Derin bir ah çekti. Babasının kesik başını kucakladı ve öylece kaldı.

Küçük Rukaye’nin ruhu cennete, babası Hüseyin ve dedesi Muhammed Mustafa’yla buluşmaya giderken arkasında onun ve babasının mazlumiyetine hep ağlayacak olan bağrı yanık bir ümmet bıraktı.

 

 

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *