44

Bazen üzerimize düşen bütün işleri yaparız. Yerine getirilmesi gereken her şeyi yerine getiririz. Her türlü çabayı harcar ve en üst düzeyde enerji harcarız. Fakat istediğimiz neticeyi elde edemeyiz.

Hasta olan hastamızı doktora götürür, her türlü tahlil, tetkik ve filmlerini çekeriz. İlaçlarını alır, ilaçların zamanında ve gerekli dozda kullanımlarına dikkat ederiz ama şifayı bulmayız.

Çalıştığımız KPSS ve benzeri sınavlar için her türlü soru kitapçığı ve kitabı alır, gerektiğinde imkânsızlıklar içerisinde de olsa dershaneye gider, plan, program ve disiplin içerisinde en iyi şekilde çalışırız. Sınavın kimi aşamalarında başarıyı elde etsek de bir noktada kalır ve ondan ileriye gitmeyiz.

Özveri ile ilgilendiğimiz bir veya birkaç gencin, Rablerini, peygamberlerini, din ve diyanetlerini tanıyıp hidayeti bulması ve doğru yola girmesi için bütün gayretleri gösterdiğimiz halde bir türlü bir arpa boyu yol almayız.

Dünyalık geçimimiz için gecemizi gündüzümüze katar, bazen bir evde üç kişi çalışır ama bir türlü geçim derdinden kurtulmayız.

Bu ve bunlar gibi nice iş ve meselede tüm emekleri sarf ettiğimiz halde muvaffak olmayız. İşimiz zorlaşır, içinden çıkılmaz bir hal alır çıkış kapısı bulmayız. Çünkü eksik bıraktığımız bir şey vardır. Bize görünen veya maddi olanaklarla elde etmeye çalıştığımız şeyde unuttuğumuz manevi etken vardır ki o da tevekküldür.

Tevekkül, sözlükte “Allah’a güvenmek” anlamındaki vekl kökünden türemiştir. Tevekkül “birinin işini üstüne alma, birine güvence verme; birine işini havale etme, ona güvenme” manasına gelir. Birine güvenip dayanan kimseye mütevekkil, güvenilene vekîl denir. “Bir kimsenin kendini Allah’a teslim etmesi, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesi” tevekküldür.

“Allah’a güvenen, işini ona havale eden kişiye vekil olarak Allah yeter”. Allah’ın işini üzerine aldığı kişinin işi yarıda kalmaz. Başladığı iş kendisi için hayırlısı ise sonuçsuz kalmaz. Çünkü Şafi olan O, Hadi olan O, Rezzak olan O ve Fettah olan yine O’dur.

Çoğu kişinin yanıldığı şey sebeplere sarılmasıdır. Bazen sebepler eksiktir. Tüm sebepler bir araya getirilmemiştir. Ama çoğu zaman kişinin sebepleri bir araya getirdiğinde olması gereken işinin gerçekleşeceği yanılgısına düşmesidir. Tüm sebepler birleşse de tevekkül eksik oldu mu olması gerekeni hiç kimse gerçekleştiremez.

Hz. Peygamber (s.a.s.) “Allah, aç karına sabahlayıp akşama tok ulaşan kuşları doyurduğu gibi kendisine tam bir teslimiyetle tevekkül edenlere de rızıklarını verir”.  Bir iş için evinden çıkan kimse, “Bismillah, Allah’a inandım, O’na dayandım, O’na tevekkül ettim, güç kuvvet yalnız O’nundur” derse Allah onu en hayırlı şekilde rızıklandıracak ve kötülüklerden koruyacaktır” buyurmaktadır.  

Tevekkül ile Nemrut’un ateşi Hz. İbrahim’e serin ve selametli olmuş. Firavundan kaçan Hz. Musa ve kavmine denizde geçecekleri on iki yol açılmış, Hz. Muhammed (s.a.s.) ve yol arkadaşı Hz. Ebubekir’e (r.a.) müşrikler ayağının aşağısına baksa onları görecekken mağaranın ağzı örümcekle kaplanmış. İki kişi Allah için bir araya geldiğinde üçüncüsü Allah olmuştur.

Hz. İbrahim’in duası ile biz de “Allah’ım sana güvendik, sana dayandık ve dönüş sanadır” diyoruz. Her daim tevekkül eden kullardan olma temennisi ile Allah’a emanet olun.  

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *