Yaklaşık 5 yıl önce Türkiye, Rus hava savunma
sistemi S-400’leri almak için girişimlerde bulununca farklı tepkilerle
karşılaştı.
NATO üyesi bir ülkenin böyle bir silaha sahip
olmasının paktın eşgüdüm içinde çalışmasına zarar vereceğini iddia edenler
oldu.
Amerikan kaynakları “S-400 tehlikesini” ve
Türkiye’ye neden F-35 uçaklarının verilemeyeceğini şöyle izah ediyordu:
“Türkiye F-35'leri aldığı anda ilk yapmak zorunda
olacağı şey, diğer tüm uçakları ile birlikte bu uçakları da karadaki S-400
bilgisayarlarına dost olarak tanıtmak. Aksi halde F-35'ler ve başka hiçbir NATO
uçağı S-400'ün koruduğu alan içerisinde uçuş yapamaz. Bunun için de S-400
bilgisayarlarına Link 16 ve IFF sistemlerinin yüklenmesi ve yazılımlarının
S-400'e göre entegre edilmesi gerekiyor. Bu noktada artık S-400 bilgisayarları
NATO'nun ortak sisteminden gelen tüm verileri okumaya ve kaydetmeye başlıyor.”
Ama savaş bölgesinde olan Türkiye’nin Suriye ve
Rusya ile yaşadığı gerginlik ve uçak düşürmelerden sonra hava savunma sistemi
Patriot için Amerika ile görüştüğü, çok yüksek olan fiyatını da ödemeyi kabul
etmesine rağmen talebinin kabul görmediği pek dikkate alınmak istenmedi.
Obama döneminde Türkiye’nin Patriot talebi
reddedildi.
Donald Trump, görev yaptığı dönemde yaşanan
tartışmalarla ilgili ilginç ayrıntıları pek de diplomatik dile uymadan
açıkladı:
"Açıkçası Türkiye ile iyi ilişkilerimiz var ve
fakat bu durum çok karmaşık bir durum. Obama yönetimi onlara Patriot füzelerini
satmadı. Türkiye bu füzeleri satın almak için çok uğraştı ancak satmadılar.
Bunun üzerine Türkiye Rusya'dan füzeleri aldı. Bunun üzerine dönüp Türkiye'ye
'Tamam size Patriot'ları satacağız' dediler fakat o zaman Türkiye zaten Rusya
ile anlaşma imzalamış ve ciddi bir ödeme yapmıştı çünkü buradan almalarına izin
verilmemişti.”
Türkiye’nin 15 Temmuz darbe sürecini yaşaması ve o
süreçte ciddi biçimde Amerikan parmağına rastlanması S-400’lere yönelmede de
önemli bir etken olabilir. Patriotların bir müdahale durumunda Amerikalılara
karşı kullanılamayacağı gerçeği göz önüne alınırsa S-400 anlaşması sonrası
Türkiye’deki savunma bürokrasisinin neden bunu “tam bağımsızlık” olarak
nitelendirdiği daha iyi anlaşılır.
Bu arada şunu da göz ardı etmemek gerekir:
Hem Türkiye’de hem de ABD ve AB içerisinde Türkiye’nin
S-400 konusunda sadece şantaj yaptığına, bu silahı alamayacağına, parasını
ödese bile aktif hale getiremeyeceğine yönelik çok kesin kanaatlere sahip ciddi
bir “uzman kitlesinin” varlığı söz konusuydu ve son ana kadar bu görüşlerini
beyan ettiler.
Ama S-400’ler geldi, denemeleri yapıldı ve yer yer
aktif edildiği yönünde resmi açıklamalar yapıldı.
Amerikan tarafı yaptırımları gündeme getirdi ve
Türkiye’yi önemli bir ortağı ve üreticisi olduğu F-35 projesinden çıkardığını
açıkladı. Ödemesini yapmış olmasına rağmen F-35 uçakları Türkiye’ye verilmedi.
Türkiye daha önceden S-300 sistemlerini alan
Yunanistan’a herhangi bir yaptırımın uygulanmadığını söylese de bu pek dikkate
alınmadı.
Bu arada Amerika ile çok yakın olan ülkelerden
birkaçı da S-400 konusunda anlaşmalar yaptı. Bu ülkelere de yaptırımlar gündeme
geldi; ama ilginç gelişmeler oldu.
ABD Senatosu'nda, Rusya'dan S-400 satın alan
Avustralya, Japonya ve Hindistan'a yönelik yaptırımları engellemek için bir
yasa teklifi sunuldu.
Bu isteğin arkasında, bölgede Çin'e karşı
oluşturulan birliğin zedelenmemesi amacının olduğu söyleniyor; ama işin aslı
başka.
Amerika, yönetime kim gelirse gelsin defalarca ifade
edildiği gibi birinci önceliğinin “siyonist işgal rejiminin güvenliği” olduğunu
açıkça söylüyor.
Eğer S-400 sistemi alınmasaydı da Amerika başka bir
şeyi sorun eder ve Türkiye’ye F-35’leri vermezdi; Patriotları vermediği gibi.
Türkiye NATO üyesi de olsa, BAE bölgenin tümünde Amerika ve israil çıkarları
için çalışsa da “yarın ne olacağı” belli olmadığı için Siyonist rejimin
elindeki silahlara sahip olmaları Amerika’nın işine gelmiyor.
0 yorum