Pakistan ve Afganistan arasında yürütülen kalıcı ateşkes görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlandığı, tarafların anlaşamadığı söyleniyor.

Pakistan tarafı yine tehditlere başlamış durumda.

Afganistan’da yeni yönetimin uluslararası alanda tanınmayışı, hava gücüne sahip olmayışı, Amerikan kuklası durumundaki Pakistan yönetiminin iştahını kabartıyor.

Bir de Afganistan’ın mevcut durumu var tabii.

İslam Emirliğinin Amerikan işgalinin bitmesinden sonra toparlamak zorunda kaldığı bir enkaz vardı.

Yolsuzluğa bulaşmış eski yönetim döneminde dünya uyuşturucu üretim merkezi haline gelmiş olan ülkede resmi rakamlarla 1 buçuk milyon bağımlının olduğu hatta gayri resmi rakamın daha da yüksek olduğu biliniyor.

İslam Emirliği yönetimi bu alanda çok önemli adımlar attı ve bağımlıların büyük kısmını rehabilite merkezlerine aldı. Gelen haberler bu çalışmanın oldukça verimli olduğunu ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra uyuşturucu üretim ve ticaretine karşı alınan sert önlemler BM verilerine göre kısa sürede üretimin yüzde 90’lardan yüzde 5’lere düşmesini sağladı.

Afganistan yaklaşık 50 yıldır işgaller ve iç savaşlarla boğuşuyor. Bu da haliyle ülkeden büyük göçlerin oluşmasına neden oldu. En fazla göç de iki komşu ülke Pakistan ve İran’a idi.

Pakistan yönetimi, Pakistan içindeki Tehrik-i Taliban hareketini bahane ederek İslam Emirliğine, hem de ülkenin başkenti Kabil’e hava saldırıları düzenledi. Ateşkes görüşmelerinde de İslam Emirliği yönetiminden Tehrik-i Taliban hareketine müdahale etmesini ve onu durdurmasını istemişler. Yanlış olan şu ki, adı geçen hareket ile Pakistan yönetimi arasında Afganistan’da yönetim değişikliği yokken de sorunlar vardı ve sorunların sebebi de Pakistan yönetiminin Peştunlardan oluşan bölge halkına yönelik ayırımcı politikalarıdır. İslam Emirliği, Pakistan’ın içişlerine müdahil olmayacaklarını belirtmiş, bununla beraber Afganistan’a yönelik saldırılarda bulunan Amerikan hava araçlarının Pakistan topraklarını kullanmamasını talep etmişler. Pakistan hükümeti bu talebi kabul etmemiş ve Amerika’ya hizmete devam edeceklerini bu tutumlarıyla ortaya koymuşlardır.

Şu bir gerçek ki, Amerikan siyaseti, İslam Dünyasında huzurlu bir bölgenin oluşmasına tahammül edememektedir. Yüz binlerce insanın ölümüne neden olduktan sonra mücahitlerin yıpratıcı saldırılarına daha fazla dayanamadılar ve Afganistan’dan çekildiler; ama bölgenin jeopolitik öneminden dolayı pişman oldular. Trump’ın bir süredir terk ettikleri Bagram Askeri üssünü yeniden istemesi, İslam Emirliğinin ise buna olumsuz karşılık vermesi sonrası Pakistan’ın kukla yönetimi devreye sokuldu ve Afganistan’ın istikrarsızlaştırılması hedeflendi.

Ama Pakistan’ın ordusu ve kukla hükümeti ateşle oynuyor.

Hindistan karşısında daha yekpare durması gerekirken, Amerika’nın kışkırtmasına göre hareket etmek ülke içinde kaotik bir durumun oluşmasına neden olabilir.

Pakistan hükümeti, gerek mültecilere yönelik insanlık dışı tutumunda, gerekse de Afganistan yönetimini doğrudan hedef almasında bulunduğu ülkenin zemininin çatlamasına neden olduğunun farkında bile değil. Pakistan’da 50 milyona yakın Peştun nüfus vardır ve bunlar Afganistan’a karşı olan politikadan ciddi biçimde rahatsızdırlar.

Kukla Şahbaz Şerif hükümeti, kirli bir operasyonla Peştun asıllı İmran Han’ı siyaset sahnesinden uzaklaştırdığını sanıyor; ama Pakistan halkının bir kısmının devlete olan bağlılığını bitirdiğinin farkında bile değil.

Şahbaz Şerif, Gazze’deki soykırımın en büyük destekçisi ve ortağı olan Trump’ı barış ödülüne aday göstererek koltuğunu sağlama aldığını düşünüyor; ama emperyalistin kimseye vefa borcu yok!

Hindistan ile her an yeni bir savaş yaşanabilir ve Pakistan’ın yapacağı şey hem içte hem de dışta sağlam adımlar atmak ve Müslümanlardan müttefikler edinmekti; ama kukla hükümet, kendisine verilen görev gereği Afganistan İslam Emirliğini hedef alıyor. Hindistan ile savaş, Pakistan halkını diri tutar; ama Afganistan’a yönelik saldırılar, Pakistan’da etnik bir parçalanmanın fitilini ateşleyebilir.