Trump ve Netanyahu’nun dünyası birbirine benziyor: Irkçı, katil ve bencil…

Ve soykırımcı…

İnsanların açlıktan ölmesi, hastanelerin bombalanması, gazetecilerin hedef alınması ikisi için de çok bir anlam ifade etmiyor.

Netanyahu için Trump dünya lideridir ve onun gibisi az gelir.

Trump için Netanyahu bir kahramandır.

Siyonist işgal çetesi her türlü insanlık dışı eyleme imza atar; ama yaptıkları konusunda kimse bir adım atamaz.

23 aydır işlediği vahşi cinayetlerine her gün yenilerini ekliyor Netanyahu ve ekibi.

İşgal çetesi kabinesinde bakanlık yapan bir yaratık, askerlere hitap ederken hiç de gizleme gereği duymadan “Kuşatacaksınız ve açlıktan ölecekler” diyebiliyor.

Daha önce defalarca saldırdıkları Han Yunus’taki Nasır Tıp Kompleksi’ni bir kez daha hedef aldı Siyonist teröristler ve aralarında birkaç gazeteci ve bir kurtarma görevlisinin de bulunduğu 14 Filistinli şehid oldu.

Nasır Tıp Kompleksi, savaştan önce Gazze’nin en büyük sağlık tesislerinden biriydi ve tüm saldırı ve yıkıma rağmen hizmet vermeye devam ediyor.

İşgalci teröristler ilk saldırıyı hastanenin üst katına yaptılar ve o bölüm büyük hasar aldı, enkazda kalanlar oldu.

İkinci saldırıda, ilk bombalamada yaralananlara yardıma giden kurtarma ekibini hedef aldılar.

Saldırıda kurtarma ekipleri ve en az dört gazeteci öldü.

Dünya yine sessiz, çünkü soykırımın en büyük destekçisi olan Amerika soykırımcı Siyonistler sınırsız kredi açmış.

Trump, bir tarafta Ukrayna’daki savaşı bitirmek için uğraşırken diğer tarafta Ortadoğu’ya askeri yığınak yapıyor.

Gazze’de tüm dünyanın gözü önünde bir soykırım yaşanırken Trump, elinde uydurulmuş fotoşop resimlerle Güney Afrika lideri Ramaphosa'ya "Beyazlara soykırım uygulandığını” iddia ediyor.

Güney Afrika aslında ne kadar büyük bir suç işlediğinin farkında değil.

Irkçı “Apartheid” rejimine karşı yıllarca mücadele veren Güney Afrika halkı yaşadıklarını unutmadı ve her fırsatta hatırlattı.

Siyonist işgal rejiminin Filistinlilere karşı uygulamalarının da “Apartheid” olduğunu yüksek sesle dile getirdi Güney Afrika yönetimi ve bu insanlık dışı uygulamaya tepki gösterdi.

Aksa Tufanı sonrası işgalci rejimin uygulamalarını Uluslararası Adalet Divanına (UAD) taşıyan da Siyonist işgal rejiminin yaptığının “soykırım” olduğunu en yüksek sesle dile getiren de Güney Afrika yöneticileri oldu.

Bunlar Amerikan yönetimini ve özellikle de Trump’ı rahatsız etti.

Tarihi, Kızılderili yerli halka ve siyahilere karşı vahşi katliamlar ve soykırımlarla dolu olan “Beyaz Amerika”, soykırım ortağı olan Siyonist teröristlere destek verdiği gibi ona karşı adım atanlara da tehditler savurmaya devam ediyor.

Trump, Güney Afrika’nın şerefli liderini “beyazlara soykırım” iftirası ile suçlarken aslında öfkelenmesinin nedeni Ramaphosa’nın Netanyahu’nun soykırımdan yargılanmasını sağladığı içindir.

“Bozacının şahidi şıracı” misali Trump’ı “Barış ödülüne” aday göstermek isteyenlerin manipülasyon çabaları da küresel Siyonist medyanın karartma çabaları da gerçeğin gizlenmesine yetmeyecektir. Maske düşmüş, soykırımcıların iğrenç suratları deşifre olmuştur.

Gecenin en karanlık vakti sabaha en yakın vakittir.