Soykırımcı Siyonist rejim, beklendiği gibi altına imza attığı ateşkes anlaşmasına uymuyor.
Ya da şöyle diyelim: Ateşkes denilen kavram herkes için gerçekten ateşi kesmek anlamına gelmesine rağmen soykırımcı Siyonist rejim için “isteğe bağlı ateşi kesmek” anlamında kullanılıyor.
Yapılan anlaşma işin Mısır’da toplanan yirmiden fazla ülke resmen sahnelenen bir tiyatronun figüranı olmaktan başka bir şey yapmadı.
Kâğıt üzerinde her şey belirlenmişti güya; ama herkes soykırımcı terörist rejimin anlaşmaya uymayacağını çok iyi biliyordu.
Ateşkes için garantörler belirlenmişti, Gazze’nin imarından ve yönetiminden söz ediliyordu; ama soykırımcı teröristlerin yapacaklarına engel olmak için atılacak hiçbir adımdan söz edilmiyordu.
Tıpkı daha önce imzalanan; ama her zaman işgalci Siyonistler tarafından bozulan diğer tüm anlaşmalar gibi.
Netanyahu adındaki insan kılıklı hiç de gizleme gereği duymadan ateşkes imzalandıktan sonra Gazze’ye bir günde 195 ton bomba attıklarını söyleyebiliyor.
Ne anlaşmaya imza atanlar ne de garantörlerden bu konuda bir tepki sesi yükselmiyor.
HAMAS açıkça işgalciler tümüyle çekildikten ve Gazze’de kendilerinin içinde yer almayacakları bir yönetim tesis edildikten sonra silah bırakacağını söylüyor; ama soykırımcı teröristlerin bombalama bahanesi HAMAS’ın silah bırakmaması…
Tek yapılan şey çağrıda bulunmak!
Amerika’ya çağrıda bulunuyorlar, Trump da eğer çıkarlarına daha iyi geleceğine dair ikna olursa işgal rejimine rica ediyor.
Tabii her ricadan önce HAMAS’a yönelik bir tehdit açıklaması da yapıyorlar.
ABD Başkan Yardımcısı Vance, işgal altındaki topraklarda soykırımcıyı ikna etmek için yaptığı ziyarette konuştu:
"israil topraklarına yabancı asker göndermeyeceğiz. Ancak Türkiye'nin yapıcı bir rol oynayabileceğine inanıyoruz. Şu ana kadar oynadıkları rolden dolayı minnettarız."
Gazze’den söz ediyor ve farkında mısınız, “israil toprakları” diyor.
Çok normal bir şeymiş gibi söylüyor ve kimse şaşırmıyor, çünkü bakış açıları zaten budur.
Hatta Siyonist muhalefet partileri bile buna tepki göstermiyor.
Hani bazıları “israilde herkes Netanyahu gibi değil, insani değerlere önem verenler de var” diyorlar ya, işin aslı işgal altındaki topraklarda insani değerlere önem veren, hatta içinde bir parça vicdan taşıyan kimse yok!
Alın size bir örnek…
İşgal rejiminde muhalefet lideri Yair Lapid, Knesset'in açılış oturumunda Netanyahu'ya eleştiriler yöneltiyor ve aslında başarısız olduğunu söylüyor.
Hayır, sözünü ettiği başarısızlık dünya kamuoyundaki insani tepkilerden, soykırıma karşı yükselen seslerden kaynaklanmıyor.
Bakın Lapid’e göre Netanyahu’nun başarısızlığı ne imiş?
"Müslüman Kardeşler'le savaşan Mısır'ı dahil etmek yerine, şimdi Gazze'ye Katar ve Türkiye'yi dahil ettiniz. Bu mu sizin başarı dediğiniz?"
Lapid, açlıktan ölenleri, bombalarla vahşice katledilen binlerce bebeği sorun etmiyor. Netanyahu’nun başarısızlığı Gazze meselesine kendisine katliamda yardımcı olabilecek Mısır’ı değil de Katar ve Türkiye’nin dahil edilmesine engel olmamasıymış.
İşte böyle insanlıktan bir parça bile nasibi olmayan bir toplulukla barış ve ateşkes pazarlığı yapıyorsanız onu engelleyecek bir gücü de pazarlık masasında göstermeniz lazım.
Aksi takdirde kimse Gazze için bir şey yaptığını söylemesin.
Gazze için bir şey yapanlar, o mübarek toprakları kanlarıyla sulayan aziz önderlerdir, tarihin gördüğü en büyük kahramanlık destanları yazan mücahitlerdir, Allah’tan başkasına boyun eğmeyen şerefli Gazze halkıdır.