32

    

Çok konuşmak, yanılmaya sebeptir. Bilip bilmeden her mevzu konusunda ahkâm keseriz. Doğrusunun biz biliriz. Görüşlerimiz sanılandan daha çok değerlidir. Ancak kimseler bunun farkına varmaz. Saatlerce sohbet eder, birbirimizi tasdik ederiz. Erdemden, hakikatten dem vurur, hadislerden, ayetlerden konuşuruz. O an herkes iyi bir müslüman, hakiki imana ermiş bir mümin oluverir. İşi kemale erdiririz de bizi bilen olmaz.

            Lakin, pratik hayatta her nedense o mübarek konuşmalar askıda kalır. O sohbet ortamlarının muhteşem hakikatleri, mekânın duvarlarına siner, tavanlara hapsolur. Bizimle beraber dışarıya çıkmamıştır. Giyilen, güzel süslü bir kaftanın, kelam faslından sonra çıkarılıp askıya asılması gibi.

            Bizleri kuşatıveren arızaların ve problemlerin çoğu hayatımıza eklemleyemediğimiz doğrulardan kaynaklandığını fark edemiyoruz.  Ticaretimize haram karıştırırız, oysaki sohbetlerde, haram malın çirkinliğinden konuşmuşuz. Eşler arasında kavga olur. Daha birkaç gün önce hadislerde en hayırlı kişinin ailesine faydalı olan olduğunu anlatmıştık. Çocuğa şiddet uygularız. Merhametli olmanın faziletlerini anlata anlata bitirememiştik. Hayâsızlık, çirkinlik ve fuhşiyatlara bulaşırız Oysa her Cuma Günü imam efendi, ayeti yüzümüze çarpa çarpa okumuş ta  ders alamamışız.

            Hâsılı bütün problemler inandığımız gibi yaşamamaktan kaynaklanıyor. Daha yalın bir ifade ile kendimize karşı dürüst olmadığımız gibi toplumu oluşturan fertlere karşı yalancı konumuna düşüyoruz. Maalesef gerçek böyle.

            Bu gün hem kendi nefsim hem de siz okuyucularımız için rabbimizin birkaç buyruğunu bu köşeye alalım ve kendimize zaman tanıyarak bu ilkeleri ahlaki prensip edinelim.

            Ne Mi? olacak. Göğsümüzün genişlediğine şahit olcağız. İlahi rızanın kapısını aralayacağız. Kim bilir belki de o ucuz zannedip aldandığımız, paha biçilmez cennetin anahtarını da almaya  muvaffak oluruz. Bu gün söz hikmet dolu kitap olan kur’an'a ait;

 

Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için yarışın!

Onlar bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever.

Onlar çirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kötülük ettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler

                                                                           (Ali İmran 133-135)

Yukarıdaki ayetlerde beş temel ilke emredilmiş. Bu ilkelerin de cennetin kazanılmasına sebep olacağı beyan buyrulmuş. İlkeleri şöyle sıralayabiliriz.

- Bollukta, sahip olduğumuz her nimetten Allah için harcamak,

-Bollukta olduğu gibi darlıkta da infak etmekten vazgeçmemek.

-Öfke anında öfkesine Allah rızası için hakim olmak. Onu kontrol altına almak. Çünkü, öfke aklı devre dışı bırakır. Yıkıma ve fesada sebep olur.

-İnsanları Allah rızası için kusurlarından dolayı affetmek. Yani affedici olmak.

-Beşinci ahlaki ilke günahta ısrar etmemek ve çokça tövbe etmek.

 

Cennetlerin vaat edildiği bu beş ilkeyi yaşamak ve yaşatmak çok mu zor. Hadi hep beraber bu beş ilkeyi yaşamaya başlayalım. Sorunlarımızın büyük bir kısmının mutlu sonla biteceğini inşallah sizde bizde  görmüş olacağız.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *