Batı’yı kıble edinmiş bu iki yüzlü
demokrasiniz ve siyasi pratiğiniz Batı’nın hangi merkezinde kabul görür acaba.
İşlenilen her haltı “halkımız böyle istiyor” diye de halka mal etmeyi dünyanın
hangi halkı kabul eder siz söyleyin. Sinirleri sağlam halkımızın zihni de bir o
kadar da bulandırılmıştır.
Bir yıldır bilmem Batı’nın hangi
merkezlerinin “mesaj” ve “imajlarıyla” kurulan masayı konuşuyorlar. Masanın kaç
ayağı olduğu, marangozunun kim olduğu, en uzun ayağının hangisi olduğu, gizli
ayağının nerde olduğu, dört kısa ayağının ne işe yaradığı ile oyaladılar mazlum
halkımızı bunca memleket meselesi arasında. Elbette başka memlekette olsa o
masa çoktan odun yapılıp sobaya atılmıştı bile. Artık sobadan çıkan külünden
tekrar doğar mıydı bilmem.
Ama her zaman olduğu gibi masayı
halkımızın başında kırmışlardır. Bunu da kelli-felli medya müntesipleri
vasıtasıyla yapıyorlar. Altılı Ganyanı anlatır gibi sabah akşam altılı masayı
anlatıyorlardı. “Kaşını kaldırdı, adımları hızlandı, ceketini çıkardı, masaya
ilk o oturdu…” Her bir jest ve mimiğe, her bir söz ve cümleye dünya kadar anlam
yükleyip sattı bu halka, güdümlü kadim! medya. Yalan dolan ile halka umut ve
gelecek satma… Siz söyleyin dünyanın hangi halkı bu paranoyayı sineye çeker.
Onlar keselerini bu “engin” yorumlarla dolduradursun halkımız bir kez daha Batı
menşeli “siyasi dizayn” deneği yapılmıştır. Yani dostlar anlayacağınız;
aldatma, sahtekarlık, ikiyüzlülük “mahir siyaset” olarak yutturulmuş
memleketimin insanına.
Birisi de çıkıp “ulan bu ne tiyatro”
demiyor. Halen “stratejik hamle” vesaire diye cilalayıp satıyorlar. “İçerden”
haberdar olan ile “kuşlardan” haber alanın bini bir para. Bir yiğit te çıkıp
“siyasetinize tüküreyim” deseydi ya!
Peki halkımız rıza mı göstermiş? Elbette
hayır. Halkımız bu bataklıklarından gül ve fidan da yetiştirmeyi bilmiştir.
Ancak ne zaman bu çaba gül bahçesine ve ormana yüz tutmuş, işte o vakit başına
yediği “darbe” ile yerlere serilmiştir her on yılda bir.
Esasen siyaset ciddi, itibarlı ve önemli
bir kurum. Halka en iyi hizmeti sunma çabasının hayat bulduğu bir arena. Ancak
Türkiye pratiği Batı’nın ve batılın müdahalesiyle de tam bir yalan-dolan
tiyatrosu şeklinde hayat bulmuştur. Nasıl ki bir zamanlar Batılı gibi giyinince
topluiğne üretemediği halde ilerlemiş hissediyor idiyse; bugün de ceket kravat
takınca gelişmiş zan ediyor kendini rejimin güdük ve kadük ürünleri.
Tarihinin, kültürünün ve inancının
rengine boyanmış bir Erbakan Hoca vardı siyasette. Kendisine yapılan zulmü
tarih de halkımız da af etmedi, etmeyecek. Bugün rejimden geriye, cellatlarının
da övgüyle bahsettiği anılabilecek dürüst, ilkeli ve istikrarlı tek lider
olarak elimizde o kalmış.
Halimize ağlamalı mı, gülmeli mi, isyan
mı etmeli bilmiyorum. “Bu kararlar mutlaka uygulanacak” dediği videoları
dolaşımda olan 28 Şubat’ın baş icracısı kadın bugün çıkıp “esasen
tesettürlüleri ben korudum, zulme bariyer oldum” diyebiliyorsa tuz kokmuştur
gayrı. Kemalizm’in mağduru iktidar Ce Ha Pe’yi az Atatürkçülükle suçluyor. HDP,
Kürt katliamlarının baş mimarı partiyi kurtuluş umudu olarak görüyor. Artık
bunları sahneden indirmeli değil mi? Demirel’i bile aratır oldular. İnsanlık
yükseldikçe, onlar çukurlara meylediyor.
Edilgen pozisyondan çıkarılabilecek olsa
halkımız bu kalpazan siyasetçiye asla para bastırmaz ammaaa…