HÜDA PAR Genel Başkanı
Zekeriya Yapıcıoğlu’nu dinledim birkaç kez TV kanallarında. Açık ve net bir
şekilde şiddet ve silahı bir hak arama yöntemi olarak kabul etmediğini ısrarla
beyan etti. Silah ve şiddet terörizmdir diyordu. Bundan daha barışçıl bir
yöntem bilen varsa bize de söylesin?
Parti programlarında
silah ve şiddete başvurmaksızın özerklik, federasyon anadilde eğitim dahil her
türlü fikrin tartışılabileceğini söylüyor. Bundan daha büyük düşünce özgürlüğü
ve Kürd meselesine duyarlı bir söylem duyan varsa beri gelsin.
Biz benimsiyor olsak bile
halkın rıza göstermediği hiçbir düşüncenin hayata geçirilemeyeceğini aksi halde
halka zulüm olacağını savunuyordu. Bundan daha halkçı bir lider gören varsa
Allah aşkına söylesin.
Seçim ve sandık dışında
hiçbir yolla muktedir olunamayacağını şiar edinmişti adeta. Bundan daha
demokrat ve vesayet karşıtı nasıl olunur siz söyleyin?
Bırakın bölünmeyi
coğrafyalarımızın tamamının suni sınırlarının kaldırılması gerektiğini
savunuyordu. Bundan daha kardeşane bir bakış duydunuz mu?
İnanç, kültür ve tarihi
köklerimiz üzerinde yükselmeliyiz diyordu? Bundan daha dindar, muhafazakar ve
milliyetçi bir lider gördünüz mü?
Her cümlesinin başına mahşer
ve Allah’a hesap verme endişesini koyuyordu? Bundan daha inanmış gördünüz mü?
“Söylediklerimiz mutlak
doğrudur demiyoruz. Başka doğruya inandırılırsak söylemimizi hemen
değiştiririz” diyordu. Bundan daha “akılcı” bir söylem tanımıyorum ben.
Üstüne basa basa “Önce
insan öncelik adalet” diyordu. Bundan daha devrimci bir slogan duydunuz
mu?
İşte şiddete, silaha
bulaşmamış, hakkında bir dava ve soruşturma açılmamış, iltisaklı olduğunu iddia
ettikleri Hizbullah’ın da 20 yıldır bir tek eylemine şahit olunmadığı, 2012
yılında kurulmuş bu HÜDA PAR’ı başta CHP, İyi Parti ve dört prematüre ortağı
olmak üzere Batı iltisaklı bilumum akademisyen, gazeteci ve siyasetçi ısrarla
terörizmle, şiddetle ilişkilendiriyor. Şiddeti şiddetle red edip kimi
müfterileri savcılıklara verdiği halde koro halinde “hayır canım sen
istediğin kadar red et biz biliyoruz ki sen teröristsin” diyorlar.
Oysa aynı Millet İttifakı ve
avanesi, neredeyse kırk yıldır elinde silah sizinle çatışan, 2023 bütçesi 4,5
trilyon lira olan ülkenizi on yıllık bütçeye denk gelen 40 trilyon lira zarara
uğratan, 40 bin insanınızın ölümüne sebep olan, başta ABD, Avrupa ve İsrail
olmak üzere bilumum düşmanlarınızla iş tutup sizi içeride ve dışarıda
zayıflatan, geri kalmışlığınızın ve yoksulluğunuzun yegane sebebi olan bir
örgütü alenen, apaçık, çekinmeden, perva etmeden, uluorta, her yerde, her
fırsatta, her şekilde bağlısı, parçası, aynısı, dostu, yandaşı, yoldaşı
olduğunu beyan eden HDP’ye sabah akşam yalvarıp “ne olursun HDP, şakadan
da olsa bir kerecik PKK ile bir ilginin olmadığını söyle canımızı iste
verelim!” diyorlar. Tabi HDP daha da azıp harlanıyor. Söylemi daha da
sertleşiyor. Ama CHP, İYİ parti, prematüre dört ortağı ve basının önemli bir
kısmı bin dereden su getirip “hayır hayır senin PKK ile bir ilgin
yok” diyorlar. “Bir defacık ama bir defacık PKK’yi yer sonra ne
istersen yap” diyorlar; nafile…
Dağa çocuk kaçırmanın baş
mimarı, Yasin ve arkadaşlarının baş katili Selahattin Demirtaş’a gah saz verip
şarkı söyletirsiniz, gah içerde kalem verip düzmece düzdürürsünüz. Sonra terör
niye bitmez diye de timsaha özenirsiniz.
İşin hazin tarafı sol,
seküler Batıcı kanat, bu sol seküler batıcı teröristini(HDP/PKK) canla başla
kolluyorken; Cumhur İttifakı başta olmak üzere İslamcı, dindar, muhafazakar
kesimimiz barışçı, dindar kardeşini(Hüda par’ı) yermede onları aratmıyor.
Kürtlerin on kazanımı varsa
dokuzunun mimarı, mevcut gidişatın tek taşıyıcı kolonu Erdoğan da düşerse ne
olur bilmiyorum. Tüm kazanımlar çöker herhalde.
Şimdi siz söyleyin memleket nasıl huzur ve esenlik görsün?