Tarih de hayat da
bir döngüden ibarettir. Sadece hepimiz o döngü içerisinde hangi misyonu
yükleneceğimize yönelik tercihlerde bulunuruz. Bu tercihlerle ya yücelir ya da
aşağıların en aşağısına düşeriz.
Zaten
insan da Kainat Kitabı’nın bir fihristi gibi değil midir? Doğar, emekler,
büyür, gelişir ve tekrardan bebekliğindeki acziyete dönerek bu hayattan
ayrılır. Dünya, Güneş ve Ay sürekli aynı döngüyü yaşar. Bir yerden harekete
başlar ve sonra tekrardan aynı noktaya gelerek yeni döngü için hazırlık yapar…
“O günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz ki Allah gerçek müminleri
ortaya çıkarsın ve uğrunda şehitleri olsun diye... “ (Al-i İmran 140)
Olumlu veya olumsuz herkes bu döngünün bir parçası olarak bir tercihte bulunur.
Yalancı mı, doğru mu, hak mı, batıl mı, cahil mi veya medeni mi; bunu tercihler
belirleyecektir.
Bu döngü
meselesiyle neden giriş yaptım? Çünkü “kadınlık” ve “özgürlük” kavramı
üzerinden öyle bir propaganda yapılıyor ki aklımızın bu döngüye takılmaması
elde değil. Geçmişte yaşananlar bugünden farksız değildir. Sanatçı geçinen veya
özgürlükçü geçinen birçok kadından; “ Kadınlar ve özgürlükleri için, mücadele
edeceğiz; kadınların esaretine son vereceğiz…” gibi cümlelerin sudur ettiğini
duymuşsunuzdur. Hatta bunların birçoğu bazı mecralarca ödül sahibi yapılarak
konuşturulur. Tabi ödül verenlerin niyetleri sorgulanmaya muhtaçtır. Keriman
Halis olayında olduğu gibi!
Merak
ediyorum; acaba daha da özgür olmak için neyi yapmak istiyorlar ya da neyi
yapamıyorlar? Yani ellerinden alınan nedir veya neyi elde etmeleri lazım ki
özgür sayılabilsinler? Örneğin; Gülşen adındaki sözde bir sanatçı her tarafına
kadar soyunup, sözde sanat icra edebiliyor ve hatta bu ülkenin değerlerine
küfredebiliyor. Gerçekten affınızı istiyorum! Neredeyse anadan üryan
şarkılarını söyleyen bu taife her türlü çirkefliği kameralar önünde
sergileyebiliyor. Yatak odası sahnelerine varacak derecede. Hamdi Alkan’ın eşi
kocasının gözleri önünde yönetmeni ile sarmaş dolaş olup ahlaksızlık icra
ederken alkış tutulabiliyor. Kadehler havaya kalkabiliyor, tebrikler havada
uçuşabiliyor. Diziler ayrı bir facia… Yani Kadın, tamamen bir şehvet aracına
dönüşmüş durumda. Ve bunlar Müslüman bir toplumda salyangoz satmalarına rağmen,
aşırı kınanamayabiliyorlar. Peki bunca şeye rağmen daha neyin özgürlüğüdür?
Toplumun
bir şehvet aracına dönüştürüldüğü ve her istenenin rahatlıkla yapıldığı bu
arenada özgürlük ve kadın hakları adı altında çığırtkanlık yapan nice
kimselerin haşa Kadının İlahlaştırılmasına kadar hadsizleştiği söylesem
abartmış olmam. Yanlış anlamayın bunlar kadın madın hakları peşinde de
değiller. Sadece ve sadece şehvet ve metaya dönüştürülen bir kadının
kutsanmasının peşindeler. Aynen başta giriş yaptığımız döngüde olduğu gibi.
Geçmişte
var olan her put için ayrı bir görev ve misyon biçilmiştir. Kimisi nimet
yağdıran, kimisi idare eden, kimisi de verimi, şehveti, aşkı ve sevgiyi var
eden… Her kabile bunlardan belli başlı putlara inanıp ve kutsayıp dururdu. Bu
putlardan İsaf ve Naile putlarının Kabe’de zina eden iki kişiye ait olduğuna
yönelik rivayetler vardır. İlginç olan bunların kutsanmış olmalarıdır. Hem
lanete uğramış hem de kutsanan… Buna ek olarak meleklerin kadın olduğu ve
Allah’ın kızları olduğu inancı da bu çarpık anlayışın bir ürünü olarak
karşımıza çıkıyor. Aydın geçinenlerin; kadınları bir şehvet aracı olarak tarif
etmeleri, Allah’ın bu kesimleri “nefislerini ilahlaştıranlar” olarak
nitelemesi, dün yaşananların bugün tekrardan karşımıza çıkması meselenin kadın
hak ve hukuku olmadığı, tamamen şehvet aracına dönüştürülen bir kadının
ilahlaştırılması meselesinin olduğu anlaşılacaktır. Zaten bu karanlık odakların
İslami kesimlere karşı kullandıkları en büyük propaganda malzemesi; “ Geceleri
rahat gezemeyeceksiniz, istediğinizi yapamayacaksınız!” söylemi değil midir?
Yani
mesele ne gezme ne de başka bir şey. Sadece; ”Her istediğinizi istediğiniz gibi
yapamayacaksınız, bu yüzden İsaf ve Naile putlarınıza bağlılıkta kararlı olun!”
meselesinden başka bir şey değildir. Aynen geçmişin tekrardan tekerrür etmesi
gibi;
“Onların
ileri gelenleri harekete geçip şöyle dediler: “Yolunuzda yürüyün! Tanrılarınıza
bağlılıkta direnin! İşte (sizden) istenen budur.”(Sad Süresi 6)
Bu döngü
içerisinde doğru tercihlerde bulunan akıl sahiplerine selam olsun.