Neymiş efendim; tekbir getirmek(Allah’u Ekber demek) namazda, cenazede, ibadette sorun olmazmış. Ama enkazların başında bu ne alakaymış? Hem sahada tekbir getirmek illegal ve terör propagandasıymış! Hem bu anayasal da değilmiş. Hem mümkün müymüş Laikliğin olduğu bir yerde hurra gurra meydanda tekbir çekmek?
Biraz daha açayım müsaadenizle; “Tekbir getirerek en büyük olarak
zikrettiğiniz Allah, camide büyüktür, cenazede büyüktür ve dört duvarı olan
kapalı evlerde büyüktür. Yalnız haddinize midir ki; çarşıda, pazarda, meydanda,
devlet işlerinde ve aleni olan yerlerde Allah’ın en büyük olduğunu zikretmek?
Çünkü oraların büyükleri başkadır. Oralar nefsini ilahlaştıran, makama mevkiye
tapan ve Rab’lik iddiasında bulunan büyüklerin yeridir. Oralarda bu büyüklerden
başka bir büyüğü zikretmemek kırmızı çizgimizdir.” diyorlar. Nemrut da Firavun
da böyle demiyor muydu?
Bakın! Ayeti Celile’de bu nasıl aktarılmıştır: “Derhal
adamlarını toplayıp onlara; “Ben, sizin en yüce Rabbinizim!”
dedi.” (Naziat 23-24)
Firavun, Hz. Musa’nın Allah’ı Rab edinmesine ve onu zikretmesinden
rahatsızlık duymuyordu. Hatta bu Mısır toplumu için normal bir durumdu.
Herkesin birden fazla Rabb’i olabilirdi. Ama bir şartla; öyle her oturup
kalktığınız yerde en büyük olarak başka “Rabb”i zikredemezsiniz. Nemrut için de
durum buydu, cahiliye Arapları için de durum buydu, şimdiki hadsizler için de
durum budur?
Nefislerini, şahısları ve ideologları en yüce ilah ve Rabb
edinenlerin en büyük korkusu Firavun gibi karşılarında daha büyük bir “Rabb”in
zikredilmesi ve kendilerinin küçülme ihtimalidir. Evet! Bu ihtimal bile onları
kudurtuyor. İçlerinde lavlar kaynıyor. Tekbir getirerek Allah’ın en büyük
olduğunun zikredilmesi karşısında tırnaklarını kemiriyorlar. Ne diyelim? Tabiî
ki de; kininizle geberin diyeceğiz. Hem de en içten dileklerimizle…
Şimdi bir telefonu en iyi bilen onu yapandır. Bir makineyi en iyi
tasvir edecek olan onu icat edendir. Bu kadar basit bir denklemde; insanı en
iyi bilen de doğal olarak insanı yaratan Rabb’idir. O Rabb(c.c) da,
kitabında(İslam’ın Anayasasında) şu an içinde bulunduğumuz çağın
putperestlerini ve Firavunlarını en güzel şekilde izah etmektedir. Onların
beşerî anayasalarında, Allah’ın sadece insanı yarattığı ve sadece dar alanlarda
insan üzerinde hakimiyet kurduğunu iddia ettikleri bize ulaşmıştır. Hatta bu
müstekbirlerin anayasalarında, Allah’ın en büyük olduğunu zikredenlerin
bozguncu ve “terörist” olarak nitelendiği ve Allah’ı yüceltmenin, en büyük
olduğunu zikretmenin bir “terör” propagandası ve illegal olduğu bize
ulaştırılmıştır. Bu konuyla alakalı Ayet-i Celile’de şöyle buyurulmaktadır:
“Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Sen (sihirbazları
cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve
ilâhlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?”…”(Araf 127)
Demek ki adamlar kendilerince haklıymış! Tekbir onlara göre ne
yasaldır ne de legal. Kudurmaları ve korkmaları da gayet doğalmış. Korksunlar
da çünkü Tevhidi duruşu şiar edeninler, Allah’ın Habibi(a.s.v)’mın;
“Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar. Ve Rabbini yücelt(büyüklüğünü
dile getir)!”(Müddessir 1-3) emri ile yatağından kalkıp tüm müstekbirlere karşı
Allah’ın yüceliğini haykırarak mücadele ettiği gibi bir an olsun bile
durmayacak ve her daim; “En büyük sloganımız bu: Daimen Allah-u Ekber.”
Diyeceklerdir.
Selam ve dua ile