Müslümanların tarihini okuyanlar onların hiçbir zaman
halklarla savaşmadıklarını, savaşlarının
zalim iktidarlarla olduğunu bilirler. Müslümanlar dinleri, milliyetleri,
dilleri, mezhepleri ne olursa olsun hiçbir halkı düşman görmedikleri için fetih
kapıları önlerinde sonuna kadar açılmış, halklar Müslüman fatihlere kucak
açmışlardır. İlk Müslümanların, ilk İslam toplumunun çok kısa bir süre zarfında
sayıca, silahça, imkânca kendilerinden çok daha güçlü olan devletleri dize
getirip yıkmasının hikmeti burada yatmaktadır. Bir sevgi, adalet, barış ve
merhamet toplumu olan Müslümanlar, bu erdemleri cihatlarında da ahlak haline
getirdikleri için yabancı halklar başlarındaki despot rejimlere değil,
Müslümanlara yardım etmişler, fetihlerin kolaylaşmasında önemli etkenlerden
biri olmuşlardır.
Bugün tekfirci, mezhepçi bazı yapıların değil yabancı halklara,
Müslüman halklara bile acımasız davranıp can ve mallarına saldırması, yakıp
yıkmaları Muhammedi ahlakın, İslam’ın cihat hukukunun yabancısı olduğu bir
durumdur. Müslüman fatihlerin fethettikleri beldelerde böyle durumların
yaşandığını hiçbir insaflı tarihçi iddia edemez.
Müslümanlar hiçbir zaman toplumlara, halklara düşman
olmazlar, olamazlar. Buna Amerika ve Batı halkları da dâhil… Müslümanların
savaşı emperyalist Amerika yönetimiyledir. Düşman Batıdaki sömürgeci, katliamcı
yönetimler, iktidarlardır. Bir halk hariç… İsrail halkı… Müslümanlar ne İsrail
diye bir devlet ne de İsrail halkı diye bir halk tanımamaktadırlar.
İsrail çetesinin işgal ettiği ve İsrail halkı adlı toplumun
üzerinde yaşadığı belde Filistin’dir. Filistin Müslümanlara ait bir yurttur.
Filistin’in yerlileri Müslümanlardır. Filistin’de seksen yıl önce Yahudiler
yoktu. Yerli diyebileceğimiz Yahudiler yok denilecek kadar azdılar, küçük bir
azınlıktılar. O yüzden İngilizler ve Batı ülkelerinde yaşayan Siyonist
aydınlar, siyasetçiler Abdülhamid’in kapısını çalıp o zamanlar Osmanlının
egemenliğinde olan Filistin’de Yahudiler için bir toprak parçası istediler.
Büyük paralar ve imtiyazlar karşılığında Filistin’de bir yurt talebinde
bulundular. Abdülhamid bu sinsi projeye karşı durduğu için Batılılarla flört
halindeki İttihatçılar tarafından devrildi. Ve böylece Siyonist çetenin
kuruluşunun önündeki en önemli engellerden biri kalkmış oldu.
Osmanlının yıkılışı sonrası başsız kalan Müslümanların
zayıflık ve dağınıklığından faydalanan Batılı devletler, özellikle İngiltere,
Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulması için kolları sıvadı.
Çoğu Avrupa’da yaşayan Siyonist Yahudi çeteler Filistin’e gelip terör olayları
başaltılar. Tabi bunu Filistin işgalcisi, emperyalist İngiltere’nin destek ve
yardımı sayesinde yaptılar. Arkalarına Birinci Dünya Savaşının galibi Batılı
devletleri alan Siyonistler, Filistin halkına yönelik korkunç bir terörist
saldırı başlattılar. Silahsız, örgütsüz, çaresiz, başsız Filistinliler
direnmeye çalışsalar da başarılı olamadılar.
Filistin topraklarını bir cehenneme dönüştüren terörist
Siyonistler, vahşi katliamlar sonrası Filistinlileri göçe zorladılar. Onları
Ürdün’e, Mısır’a, Lübnan’a sürgün ettiler. Milyonlarca Filistinli yurtlarından
oldu, muhacir kamplarında yaşamak zorunda kaldı. Kalanlar ise o günden buyana
öz yurtlarında esir hayatı yaşamaya başladılar.
Mukaddes Filistin toprakları üzerinde terörist bir devlet
kuran Siyonistler, o devlete halk olmaları için dünyanın dört bir tarafından,
özellikle de Avrupa’dan ne kadar ipsiz, sapsız, çapulcu, yoksul Yahudi varsa
Filistin’e getirttiler. Bu Yahudiler gelip katledilen, kovulan Müslümanların
evlerine yerleştiler. Müslümanların topraklarını yurt edindiler. Gaspçı
olduklarını bildikleri için onlar da silahlandılar ve başlarındaki çete ile
birlikte Müslümanlara zulmettiler.
Bugün İsrail halkı dediğimiz halk bu gaspçılardan oluşuyor
işte. Müslümanları öldürüp, sürgün edip topraklarına konan göçmen gaspçılar. Ve hala Müslümanlara zulmetmeye,
zeytinliklerini ateşe verip evlerini gasp etmeye, ibadethanelerine baskınlar
yapıp namazdaki Müslümanlara bile acımasızca davranmaya, masum kadın ve
çocukları katletmeye devam ediyorlar. Adlarına halk denilen bu çapulcuların
çoğu silahlı, sivil kıyafetli birer terörist…
O yüzden Müslümanlar İsrail diye bir devletin varlığını
kabul etmeyip tanımadığı gibi İsrail halkı diye bir halkın varlığını da tanıyıp
kabul etmiyor. İsrail halkı diye bir halk yok. Kendilerine halk adını koyan
terörist bir topluluk var. Ve er geç, Allah’ın yardımı ve Müslümanların
direnişiyle bu teröristler mukaddes topraklardan kovulacak, Müslüman Filistinliler kendi vatanlarına,
yurtlarına geri dönecekler.