Geçen hafta birçok yazar, çizer, aydın, akademisyen, siyasi,
âlim 28 Şubat zulmünü gündemine aldı, o karanlık süreçte dindarlara, Müslüman
halka yapılan baskıları anlattılar. Gerçekten korkunç günlerdi. 28 Şubattan
bence çıkarılabilecek en büyük ders laikçi, Kemalist kesimin iktidarının nelere
gebe olabileceğinin bilinmesidir.
Evet, 28 Şubat, Kemalist, ulusalcı, solcu laikçilerin
iktidarı, gücü ele geçirdikleri zaman dindarlara, öteki gördükleri insanlara,
kendilerinden olmayanlara nasıl davrandıklarını, davranacaklarını gösterdi.
Gerçi biz bu kesimin 28 Şubattan önceki dönemlerde de yapıp ettiklerini gördük.
Milli Şef dönemini, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerini halk olarak gördük. O
dönemlerde yaşanan zulüm ve baskılar hem kitap ve arşivlerde mevcut hem da
canlı şahitleri var.
Yani siz siz olun bu kesimin Demokrasi, insan hakları,
özgürlük, adalet, kalkınma masallarına aldanmayın. Yoksa size çok pahalıya
patlar. Onlar Demokrasiyi, eşitliği, adaleti, insan haklarını sadece
kendilerine, kendileri gibi düşünenlere isterler. Bu konuda sicilleri çok
kirli… Aslında bütün Batıcı hareketlerin ortak özelliği bu… Batılı efendilerini
örnek alırlar. Batının kendi dışındakilere bakış ve davranışını herkes biliyor.
Katliam, sömürü, talan, vahşet, aşağılama…
Biz gelelim 28 Şubat’a… Ne yazık ki bazı işaretler 28 Şubat
sürecinin göreceli de olsa hala sürdüğünü gösteriyor. Mesela edebiyat alanında…
Gerçi bu konuda önemli gelişmeler yaşanmış olsa da kurumlarda varlıklarını koruyan
bazı bürokratların hala 28 Şubat özlemi içerisinde bulundukları, imkân
dâhilinde 28 Şubat’ı hatırlatan uygulamalara imza attıkları anlaşılıyor.
Evet, devlet kurumlarında, Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür
Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren yayınevlerinde hala dindar
edebiyatçılara, onların eserlerine büyük bir mesafe var. Dindar
edebiyatçıların, yazarların eserlerine sansür var.
Bu bakanlıklar, valilikler her yıl milyonlarca kitabı okuma
seferberliği projesi kapsamında öğrencilere, halk kesimlerine dağıtıyor, hediye
ediyorlar. Ne yazık ki bu kitapların büyük ekseriyeti solcu, liberal,
milliyetçi yazarlara ait… Dindar yazarlara ait kitaplar hemen hemen hiç yok. Bu
konuda referans kesinlikle içeriksel kalite, sanatsal kalite değil. Tamamıyla siyasi, ideolojik teamüller geçerli.
Birkaç meşhur yazarın dışında dindarlar yok bu projelerde. Hiç kimsenin
duymadığı, bilmediği, kalem güçleri olmayan, sanat ve içerikten yoksun solcu,
milliyetçi yazarların kitapları on binler halinde öğrencilere, halka
dağıtılırken, iş dindarlara gelince tüm kapılar kapanıyor.
Hatta dindarlara yönelik sansür bununla da bitmiyor. Milli
Eğitim Bakanlığının, Kültür Bakanlığının yayınladığı veya onay verdiği bazı
kitaplarda kanaatimce kasıtlı olarak, dediğim gibi etkili makamlarda kalmayı
başarmış bazı 28 Şubat zihniyetli bürokratın işgüzarlığıyla dini terimler, dini
söylemler ayıklanıyor. İspat mı istersiniz? Alın size bir örnek…
Ömer Seyfettin’in meşhur Forsa hikâyesi… Hikâyenin Ötüken Yayınlarındaki metninde, “abdest, kıble, beş vakit edâ etmek, Allah'a çok şükrediyordu,
ayet, dua, ümidini kesmemek” gibi
İslami kavramlar geçiyor. Ama EKOYAY 6. Sınıf Türkçe
ders kitabında yayınlanan aynı öyküdeki tüm bu dini terimler, sözcükler
çıkarılmış.
Solcu, laik yayınevlerinin İslami
terimlere tahammülsüzlüğü zaten biliniyor. Bu konuda kuşkusuz Milli Eğitim
Yayınları onlardan çok daha iyi durumda. Bu kesimlerin İslam’a tahammülsüzlüğü
Peygamber Efendimizin adını sansürlemeye kadar gidiyor.
Mesela Can Yayınevi… Ünlü Fransız
edebiyatçı Balzac’ın bir romanı var. İki Gelinin Hatıraları… Bu romanın Milli
Eğitim Yayınları baskısında şöyle bir cümle geçiyor: “Ne yapayım kardeşciğim,
aşk bana gelmiyordu. Ben de Muhammed’in dağa gitmesi gibi aşka gittim.” Can Yayınları
cümleyi şu şekilde vermiş: “ Dağ sana gelemezse sen dağa git.” Yani efendimizin
ismine bile tahammül edemeyip sansürlemişler.
Ve bu Can Yayınlarının birçok kitabı
Milli Eğitim Bakanlığı tavsiyeli… Ama bakın Milli Eğitim Bakanlığı tavsiyeli
kaç İslami yayınevi var?
Kısacası birçok alanda olduğu gibi
edebiyat alanında da İslami kesimlerin 28 Şubatı kısmi olsa da sürüyor.