İran’da sokaklara inen Batı destekli
grupların estirdikleri terörü sosyal medyada takip ederken PKK ve türevlerinin
6-8 Ekim’de özellikle Kürt illerinde yaptıkları canlandı gözlerimin önünde.
Yapılanlar ne kadar da benziyordu birbirine… Zaten İran’daki sokak çetelerinin
başını da İran PKK’si çekiyor. Yani PJAK…
İran’da sokağa inen gruplar ile 6-8
Ekim’de bölgeyi kana bulayan çetelerin iki belirgin ortak özelliği var;
birincisi İslam’ı çağrıştıran her şeye ve herkese saldırmak, İslami yaşam
tarzına, İslami değerlere, İslami kurumlara aleni düşmanlık… İkincisi de kamu
malına zarar vermek; halka ait dükkânları, arabaları yağmalamak, okul ve
camileri ateşe vermeye kalkışmak, şehirlerin altyapısına zarar vermek, yani en
büyük zararı halka vermek…
İran olayları esnasında, sosyal medyada
görüntülerini izlediğim kadarıyla İslami değerlere ve İslami sembollere yönelik
birkaç saldırıyı anlatayım. Yanılmıyorsam İran Kürdistan’ının önemli
kentlerinden Kirmanşah’ta sokağa çıkan göstericiler sloganlar eşliğinde İslami
değerlere hakaret ediyorlar. Bir kadın kalabalığın alkışları eşliğinde
başındaki örtüyü çıkarıp ona hakaret ediyor, sonra parçalıyor ve nihayetinde
ateşe veriyor.
Yine başka bir yerde, genç bir kadın
kalabalığın alkışları arasında üzerindeki sözde tesettürü çıkarıp atıyor. Yarı
çıplak bir halde dans etmeye başlıyor.
Başka bir görüntüde bir grup genç
ellerindeki mübarek Kur’an-ı Kerim’i yırtıp ateşe atıyor, sonra haşa şunları
söylüyor: Bu kitap ancak yakılmaya layıktır. Sonra da Peygamber efendimize ve
İslami sembollere tekrardan hayâ edeceğim hakaret ve küfürler savuruyor.
Diğer bir görüntüde elleri sopalı
vandallar önlerine gelen çarşaflı kadınlara saldırıp darp etmeye çalışıyor.
Bunlara benzer nice görüntüler sosyal
medyada dolaşıyor. Halkın malına yönelik saldırı ve tecavüzlere ait birçok
görüntü de var.
Bunları izleyince 6-8 Ekim’i hatırlamamak
mümkün değil. O günlerde de Rojava’daki çatışmaları bahane eden PKK’li çeteler
sokaklara çıkmışlar, olaylarla alakası olmayan dindar insanlara vahşice
saldırmışlar, Müslümanları içlerinde bulundukları binalarla birlikte yakmaya
kalkışmışlar, camileri, okulları ateşe vermişler, halkın malına büyük zararlar
vermişler, kurban eti dağıtan masum insanları, çocuk yaştaki Yasin ve
arkadaşlarını vahşice katletmişlerdi. Yine sokaklarda gördükleri örtülü
kadınlara ve sakallı erkeklere saldırmışlar, sırf sakallı oldukları için birçok
masum insanı katletmişlerdi.
Batı destekli bu gruplar bütün bu
vahşetleri mazlum halklar rolüne bürünerek yapıyorlar. Hâlbuki arkalarında
halklar yok, emperyalist güçler var. Onlardan destek alıyorlar. İran’daki
olaylar sonrası peş peşe açıklama yapan Amerikalı, israilli, Batılı liderler
İran’daki sokak çetelerine her türlü desteği vereceklerini açık açık ilan
ettiler.
Elhamdülillah bu çetelerin arkasında
halklar yok, olmayacak da… Çünkü bu gruplar kendi halklarının değil, Batılı
emperyalist güçlerin çıkarlarını korumaya çalışıyor, onlara hizmet ediyorlar.
Olaylar sonrası başta İran Kürdistan’ındaki kentler olmak üzere İran’ın hemen
hemen bütün kentlerinde yüz binlerce insan, milyonlarca kişi, Şii’si ve
Sünni’si ile kola kola, omuz omuza vererek meydanları doldurdular ve Batılı
güçlerin uşağı çeteleri telin ettiler.
Bu olaylar bir daha şunu gösterdi ki
dini, mezhebi, milliyeti, ırkı ne olursa olsun bütün küfrün renkleri
kardeştirler ve iş İslam’a, Müslümanlara karşı olmaya gelince tek vücut, bir
yürek oluyorlar. Ve yine anlaşıldı ki aralarındaki ihtilaf ve küskünlüğe rağmen
saldırının hedefinde İslam ve İslami şiarlar varsa Müslümanlar birleşiyorlar.
Ve birleşmekten başka çareleri de yok; yekvücut olan küfre karşı Müslümanlar da
yekvücut olmak zorundalar. Yekvücut olurlarsa düşmanlarla baş edebilir, İslam
Medeniyetinin hâkimiyetinin önündeki engelleri kaldırabilirler ancak.