İnsanlık ailesinin yaşadığı sorunlar ve neslin geleceği ile
ilgili derdi olan herkes bugünlerde “Ne olacak bu toplumun hali?” diye soruyor.
Herkes bir arayış içerisinde sanki. Toplumun duyarlı kesimi sokak
ve caddelerde karşılaştıkları manzara ve görüntülerden dolayı gidişatın iyi
olmadığının farkında.
Birileri siyasi saiklerle ekonomik durumun ülkeyi kaotik bir
ortama sürüklediğini dile getirirken, yaşanan ahlaksızlık içeren olayların ve
normalleştirilen giyinme tarzının nesli ne derece tahrip ettiğinin bilincinde
değil.
Evet, ülkede çok ciddi bir ekonomik sorun var. İnsanlar geçim
sıkıntısı yaşıyorlar, alım güçleri düşmüş durumda. Aynı zamanda yolsuzluk da
ekonomik sorunla birlikte çözülmeyi bekleyen büyük bir problem.
Ancak bugün kanaatimce ülke olarak çok daha büyük tehlikeyle
karşı karşıyayız. Sanırsam bu dönem şeytan ve avanesi sürekli mesai yapıyor. Gece
gündüz toplumu ifsad için yoğun bir biçimde çalışıyor.
Kutsallarımızın şer güçler tarafından akılları çelinen
gençliğin oyuncağı haline getirilmesi, insanları açıkça günah ve harama davet
eden davranış ve söylemlerin park ve sokaklarda alenen sergilenmesi, konser ve
festival adı altında kız ve erkeklerin saatlerce aynı ortamda devlet
kurumlarının organizesinde sözde bahar şenlikleri adı altında eğlendirilmesi gibi
yozlaştırıcı çalışmaların hız kazanması ve kurumsallaşması, toplumun inanç ve
değerlerinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor.
Ahlaksızlıklara karşı toplumumuz bu derece sessiz kalmazdı
aslında. Ancak bugün toplum kötülüklerin işlenmesine karşı sağır sultanı
oynuyor. Herkes, bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda.
Bu anlayış, ülkenin ve neslin geleceğine fayda sağlayacak bir
yaklaşım değildir. İnsanları bu anlayışa sürükleyen ülkenin kanunları ve eğitim
sistemidir. Kanunlar, haramın alenen işlenmesine karşı olmadığı gibi eğitim
sistemi de erdemli ve değerlerine bağlı bir neslin yetişmesini asıl öncelikli
hedef olarak görmemektedir.
Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Batılılaşma, Çağdaşlaşma, Modernleşme
gibi düşünce akımlarıyla Müslüman topluma birkaç beden büyük gelen libaslar
giydirildi. Bu düşünce akımlarının ilkelerinin benimsenmesi için baskılar
yapıldı, amacın hâsıl olması için makyavelist bir düşünce sistemi öncelenerek
her yol denendi.
Batı anlayışının benimsendiği Türkiye’nin eğitim sisteminde
din hiçbir zaman öncelikli başlık olmadı. Atatürkçülüğün vazgeçilmezleri olarak
Laiklik, Milliyetçilik ve Kemalizm ile öğrenciler okullarda dine ve örfe
yabancılaştırıldı.
Cumhuriyetle birlikle modern kent hedefi güdülerek şehirler
imar edildi, ancak şehirler imar edilirken bir toplumun aydınlık geleceği olan
nesiller ihmal edildi, ahlak ve maneviyattan uzaklaştırıldı, hedonizmin kurbanı
haline getirildi.
Hedonizm ve popüler kültür uğruna ihmal edilen gençlik
maalesef bugün toplumu değerler açısından imha ediyor. Yazar Yusuf Kaplan,
“Gençliğini ihmal eden geleceğini imha eder!” derken tam da bunu kast ediyordu.
Geleceğin emin ellerde olmadığı bugün herkesin malumu.
Gençliğin gelecek tasavvuru yok denecek kadar az. Haz, hız ve anlık zevk,
gençliğin vazgeçilmezleri arasında. İdeolojik dayatmalar ve eğitim sistemi,
gençliği sonu olmayan bir çıkmaza sürüklüyor.
Sorun sadece gençlikte değil tabi ki; sorun, sistemde bilhassa
da eğitim sitemindedir. Bunun için ihmal edilen gençliği hedonizmin
pençelerinden kurtarmak için öncelikle gençliği inanç ve değerlerine yabancılaştıran
kanun ve sistemleri ıslah etmek gerek. Yoksa o ihmal edilen gençlik geleceği
imha etmeye devam edecektir.