17 Aralık 2012 tarihi, Türkiye’de siyaset kurumu açısından
önemli bir tarihtir. Bu tarihte, kirlenmiş siyasi zeminde “temiz siyaset” yapacağını deklere eden HÜDA PAR kuruluş
dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na verdi ve 19 Aralık’ta resmen kuruldu.
HÜDA PAR’ın kuruluşunun üzerinden henüz çok uzun zaman
geçmeden yerel seçimler yapıldı. 30 Mart 2014’te yapılan yerel seçimlerde HÜDA
PAR kendi adı, kendi logosu ve kendi adaylarıyla seçime girdi.
Bir yıl sonraki 7 Haziran 2015’teki genel seçimlerinde 9
ilde “Hür Adaylar” olarak seçimlere
girdi. 7 Haziran seçimleri sonrasında, hükümetin kurulamaması nedeniyle 1 Kasım
2015 seçimler yeniden yapıldı. Bu seçimlere HÜDA PAR giremedi ve tabanını
serbest bıraktı.
2017 referandumunda “Evet”
diyen HÜDA PAR, 24 Haziran 2018 seçimlerinde 79 ilde tam liste 2 ilde de
bağımsız adaylarla seçimlere girdi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise kendi
adayı olmadığı için mevcut adaylar arasında Erdoğan’a destek verdi.
31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlere ise, bundan sonraki
seçimlere daha güçlü girebilmek amacıyla teşkilat, kadro ve eğitim alanlarına
daha fazla yoğunlaşmak için katılmama kararı aldı.
HÜDA PAR hiçbir partinin devamı olarak kurulmadı ve hiçbir
parti için çalışmadı. Yozlaşan siyaset kurumunun yeniden itibar kazanması için
mücadelesini sürdürdü.
Kurulduğu günlerde, kurucu Genel Başkan Mehmet Hüseyin
Yılmaz’ın dile getirdiği “Sistemin değil
halkın partisiyiz” yaklaşımı, nasıl bir siyaset yürüteceklerinin ön
görülmesi açısından ehemmiyet arz etmekteydi.
Sistem laik seküler bir anlayışı benimsiyor ve bu anlayışı
millete dayatıyordu ancak HÜDA PAR böyle bir anlayışa karşı olduğunu, asıl
kurutuluşun ve refahın İslam’da olduğunu belirterek siyasi çalışmalarını “Aziz İslam’ı ölçü alarak”
sürdüreceğini beyan ediyordu.
HÜDA PAR için siyaset, “dine
hizmet” için yapılmalıydı. Dinin siyasete alet edilmemesi gerektiğini,
bilakis “siyasetin dine hizmetkâr
olması” gerektiğini vurguluyordu. Kimilerine göre Müslümanlar siyasette
olmamalıydı ancak HÜDA PAR’a göre ise Müslüman şahsiyetler de siyaset
yapmalıydı. Yapılacak siyaset, “hak ve
adalet temelli” ve “insan merkezli”
olmalıydı.
Sisteme göre din ve siyaset tamamen birbirinden
ayrılmalıydı. Dindar insanlar sadece seçimlerde oy verseler yeterliydi; siyaset
yapmamalı ve yönetimde olmamalıydılar. Bu, sakat bir anlayıştı. Çünkü yönetimde
olmaya, insanları ve ülkeleri idare etmeye en fazla layık olanlar inançlı
insanlar yani Allah’a hakkıyla iman eden Müslümanlardı.
HÜDA PAR’a göre siyaset insan için yapılmalıydı. Çünkü
Allah, dünya ve içindeki her şeyi insanoğlunun ihtiyaçları için var etmişti.
Devlet de insan için olmalıydı, insanın olmadığı bir devletin ne anlamı olurdu?
HÜDA PAR, devlet kurumlarının vatandaşın hizmeti için var
olduğunu, kamu kurumlarında çalışanların vatandaşın hizmetkârı olması
gerektiğini dile getiriyordu. “Hayatın
temel kanunu cidal ve savaş değil, dayanışma ve yardımlaşmadır” hakikatini
ifade ederek genel prensiplerini kamuoyuna duyuruyordu.
HÜDA PAR bugüne değin birçok konuda dile getirdikleriyle
memleketin var olan sorunlarına çözüm üretti. Müspet ve yapıcı anlayışıyla
ülkede var olan çatışmacı siyasetin millete ve memlekete fayda vermeyeceğini dile
getirerek siyaset kurumunu asıl mesuliyetlerini hatırlattı.
İslam’ın belirlediği esaslar doğrultusunda siyaset yapan
HÜDA PAR her fırsatta doğrunun ve haklının yanında durdu. İyilik ve güzelliği
yaygınlaştırıp kötülüğü engellemek için çalışmalar yaptı ve bunun için sürekli
faaliyetlerde bulundu.
En önemli hedefinin “toplumsal
yozlaşmalarla mücadele etmek” olduğunu ifade eden HÜDA PAR, erdemli,
değerlerine bağlı, sorunlara karşı duyarlı, ayakları yere basan, mistik
hayaller peşinde koşmayan bir neslin inşasını “öncelikli mesele” edindi.
Doğru kimden gelirse gelsin yanında bulundu, yanlışa karşı
sessiz kalmadı. Mazlumun yanında zalimin karşısında durdu. Daima hakkın
hatırını âlî tuttu, toplumu ilgilendiren meselelere sessiz ve tepkisiz kalmadı,
milletin ve memleketin çıkar ve maslahatını bireysel ve partisel çıkar ve
menfaatlerden üstün gördü.
Her fırsatta topluma karşılıksız hizmet yapmanın önemini
belirterek ve bunun gereğini sahaya yansıtarak yüklenmiş olduğu misyonun
gereğini yerine getirdi. Fark gözetmeksizin haksızlıklara uğramışların
mağduriyetlerinin giderilmesi ve seslerinin duyulması için adımlar attı,
açıklamalar yaptı.
(Devam edecek)