Yeni hükümetin kurulması ile
beraber ekonominin, tökezlemeler olsa da rayına gireceğine dönük bir beklenti
vardı. Fazla bedel ödemeden artık vatandaşın rahat bir nefes alacağı noktasında
bir umut vardı. Özellikle istikrar ile beraber piyasalarda dengelerin oturacağı
konuşuluyordu. Fakat yeni ekonomi programı ile beraber piyasalarda daha fazla
bir belirsizliğin yanı sıra; yeni vergi ve vergi artış oranları ile beraber
vatandaş şakına döndü. Seçim öncesi takip edilen seçim ekonomisinin etkilerini
iliklerimize kadar hissediyoruz. Yeni ekonomi programı uygulanırken, bir yandan
devletin ekonomisinin toparlanması hedeflenirken; bu toparlanma, vatandaşın
sırtından olmamalı ve vatandaşın belini bükmemelidir. Devlet-vatandaş dengesi
mutlaka gözetilmelidir. Diğer yandan ihracatçı-iç piyasa dengesi gözetilmesi
gereken bir diğer önemli parametredir. Piyasa eğer yükseliyorsa, vatandaşın
alım gücü de yükseltilmelidir. Paranın alım gücünün düştüğü bir ortamda,
insanca yaşama için ücretlerin de makul bir artışa tabi tutulması gerekir.
Bu bağlamda olmak üzere,
özellikle ücret artışlarına ve çalışanlar arasındaki alım gücü dengesine dikkat
edilmelidir. Kamu çalışanları için yapılan son zamlar, çalışanların alım gücünü
iyileştirmekle beraber, özellikle emekliler için pek tatmin edici olmadı.
Piyasada dengelerin oturmadığı ve serbest piyasa koşullarından istifade eden
bazı sektör temsilcilerinin manipülasyon yaptığı bir ortamda, yapılan maaş
artışları, cebe girmeden erimektedir. Elbette bu konuda hem devlet cephesi hem
de sektör temsilcileri ve vatandaşlar için söylenecek çok şey vardır. Ama
burada özellikle arada kaynadığını düşündüğümüz emeklilerin hak ve hukuklarını
dile getirmenin gereklilik ve zaruretine inanıyoruz. Diğer memurlar için
yapılan düzenlemenin mantığı emekliler için de işletilmelidir. Yani
emeklilerimize yüzdelik olarak yapılan zammın yanı sıra, seyyanen de tatmin
edici bir zammın olması gerekir. Bu miktar da tatmin edici ve emeklilerin alım
gücünü yükseltecek bir rakam olmalıdır. Emeklilere de en az 8000 TL gibi
seyyanen bir zammın ilave olarak yapılması gerekir.
Böyle adil bir tasarrufun,
hem sosyal devlet ilkesi açısından karşılığı olduğu gibi siyaset matematiği
açısından da karşılığı vardır. Emekliler, “sessiz yığınlar” dediğimiz kesimdir
ve kesinlikle seslerine kulak verilmelidir. Mevcut iktidar, emeklilerin seçim
döneminde kendisine yoğun bir destek verdiğini ve önümüzde yerel seçimler
olduğu gerçeğini hatırlamalıdır. Hükümet, bu gün emeklileri unutursa;
seçimlerde, emekliler de kendilerini unutabilir. Siyaset matematiğinde hassas
dengeler vardır. Bu dengeler göz ardı edildiği zaman siyasette tablo birden
değişebilir. İşte bu hassas dengelerden birisi de emekli kesimin siyasi tercih
ve refleksidir.
Son olarak şunu belirtelim:
Yeni ekonomik program
uygulanırken vatandaş ezilmemeli ve hayal kırıklığına uğratılmamalıdır. Bir
yandan devlet gözetilirken bir yandan da vatandaş gözetilmelidir. “Devlet,
vatandaş için vardır” düsturu, ekonomide de temel felsefe olarak kabul
edilmelidir. Bu millet, yeni bir “Kemal Derviş vakası” yaşamak istemiyor. Bu
topluma emek veren emeklilere üvey evlat muamelesi yapılmadan seyyanen bir zam
ile alım güçleri iyileştirilmeli ve endişeleri ve kırgınlıkları giderilmelidir.
Unutmayın ki temel düsturumuz
şu olmalıdır:
“İnsanı yaşat ki, devlet
yaşasın.”