Evet, ne yazık ki “Türkiye
yüzyılı” kötü başladı. Tahmin edeceğiniz üzere son günlerdeki zamlar ve ek
vergi bindirimlerinden bahsedeceğiz. Seçimlerden hemen sonra hükümet kolları
çabuk sıvadı ve fakirlerin ceplerini biraz okşadı. Fakirleri dedik çünkü yanlış
uygulanan bir uygulama nedeniyle olan yine fakire oluyor. AK Parti 22 yıldır
iktidarda ve hep fakirin yanında. İlk dönemlerinde fakirin yanında iken fakire
veriyordu. Şimdi ise tam tersi fakirden almak için fakirin yanında. Hükümet
seçimlerden önce bir ay boyunca bila istisna evlerinde doğal gazı olan herkese
bedava doğal gaz verdi. Çok fakir doğal gaz kullanamayan kesim bundan
yararlanamadı. Bir yıl boyunca da konutlarda bir miktar bedava doğal gaz
verileceğini söyledi.
Kimse kimseye bedava bir şey
vermezdi. Bedava peynir fare kapanında olurdu. İstemeden vermenin sadece
Allah’a mahsus olduğunu unutmuştuk.
Hükümet yılların hükümetiydi
ve güçlü bir tecrübesi vardı. Var mıydı böyle üç kuruşa beş köfte! “Vergileme
sanatının, mümkün olduğunca fazla tüyü, mümkün olan en az bağırtıyla
toplayabilmek” olduğunu biliyordu. Tüyü yolunanları da yanında tutabiliyordu.
Hem de uslu uslu…
Son seçimde “Tencerenin
deviremeyeceği iktidar yoktur” tezinin çökmesinden sonra hükümet cesaret aldı
ve fakirin mutfağına girerek son vergi zamları eşliğinde tencerelere bir göz
attı. Fakirin mutfağı dedik çünkü zenginin mutfağına hiçbir şey olmayacaktı.
Öyle bir sistem kurulmuş ki ne olursa olsun zengin hiçbir ekonomik krizden
etkilenmiyordu. Olan hep fakire oluyordu. Yine öyle olacaktı. İlginçtir
ki bağıranlar da zenginlerdi.
Hükümet destekçileri ise
alttan ve yandan vergileri savunuyor. EYT’lileri kast ederek 45 yaşında milleti
emekli edeceksek bunun elbette ki bir maliyeti olacaktı, diyorlar. Devlet
“Yarısı bizden” kampanyasıyla size yeni evler inşa ederken bunun bir bedeli
olacaktı, diyorlar. Devlet çeşitli mesleklerden kamuya memur alırken elbette ki
bunun bir bedeli olacaktı, diyorlar. Ülke emekliler çöplüğüne dönerse bunun
elbette ki bir maliyeti olacaktı, diyorlar. Devlet senin için çalışırken bir
miktar paraya elbette ki ihtiyaç duyacaktı ve bunu sizden aldığı vergilerle
ödeyecekti, diyorlar.
Terörle mücadeleye büyük bir
kaynak ayrılırken elbette ki senin vereceğin vergiye ihtiyaç duyulacaktı,
diyorlar. On şehrimiz depremde yerle bir oldu. Asrın felaketini yaşadık. Bu
felaketin izini silmek için elbette ki devletin bir vergileri güncelleme
ihtiyacı olacaktı, diyorlar.
Ama zengini daha da zengin
eden fakiri daha da fakirleştiren, fakiri zengine çalıştıracak olan bu mevcut
uygulamanın sosyal dengeyi bozacağını bilmiyorlar. Refah ve bolluğa
alışmışların rahatından hiçbir şey eksilmeyeceğini, alt tabakanın sırtına
yüklenen bu vergilerin ülkenin tekerini döndüren bu kesimin takatini keseceğini
bilmiyorlar. Fakir takati kesilip oturursa, fakir çalışmazsa üretimin
olmayacağını, tekeri dönmeyecek olan ülkenin yolda kalacağını bilmiyorlar.
Yanlış vergi uygulamasının tarihin şahitliğiyle ülkeleri çökerttiğini
bilmiyorlar. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün hikmetini, ne anlama
geldiğini bilmiyorlar.
Al vergini kardeşim! Al da
çoktan çok, azdan az al diyoruz. Ne ülkenin kaynaklarını hakça adilce
bölüşüyorsunuz ne de milletten vergi alırken hakça ve adilce alıyorsunuz. Sorun
burada…
Aksi halde “Türkiye Yüzyılı”
takımının kalesine birinci dakikada gol atmış olursunuz. Attınız nitekim. Böyle
devam ederseniz Bay Kemal cesaret alır ve “Ben Kemal geliyorum” diyerek tekrar
ortaya çıkar alimallah…