Geçtiğimiz
Çarşamba günü yaşanan ve bir anda ülke gündemine giren ve eşi benzeri ancak
israil’de Filistinlilere uygulanan vahşet maalesef Batman’da yaşandı.
Ajanslarda
geçtiği şekliyle: kan davası kaynaklı vahşette Batman şehirlerarası otobüs
terminalinde askerden yeni terhis olan Suat Yüksekbağ (20) vahşi bir şekilde
bıçakla öldürüldü. Yüksekbağ'a tam 27 adet bıçak darbesi vuran katiller, ellerindeki
bıçak ve sopayla yardım etmek isteyenlere engel oldular ve başında ölmesini
beklediler. Ortaya çıkan kamera görüntüsü vahşetin boyutunu gözler önüne serdi.
İşin tuhaf
tarafı olay yerinde müdahale etmek isteyen otogar esnafı saldırıya uğruyor ve
olay yerine gelen polisler, katillere müdahale edeceklerine, oyalanmaları yetmiyor,
esnaf ve halka müdahale ediyor ve o gencin ölümü izleniyor. Olay anı
görüntülerini kanımız donarak izlediğimizde; sanki ortada bir cinayet teşebbüsü
ve yerde can çekişen yaralı yokta; sanki intihar etmek isteyen biri varda onu
ikna etmeye çalışıyorlar zannedersiniz. Şimdi vicdanınız rahat mı? Hangi yüzle
ALLAH’a hesap vereceksiniz? Hangi yüzle çocuklarınızın yüzüne bakacaksınız
merak ediyorum. Suat’ın o çaresiz hali sürekli gözünüzün önüne gelecek ve varsa
vicdanınız rahatsız olacaktır.
Olay yerinde
bağrışanlar, ağlayarak ve adeta yırtınarak polise müdahale etmesini
istemelerine rağmen polisin oralı olmaması bir yana, esnaf ve halka biber gazı
gösteriyor. Olay ülke gündemine gelince Batman Valiliği yaptığı açıklamada, bu
vahşi olayda katillere müdahalede zafiyet gösteren ve haklarında soruşturma
başlatılan polislerin açığa alındığını bildirdi. Lakin bu karar ve “ah-vah”lar
masum ve mazlum Suat’ı geri getirmeyecek.
Olay ile
ilgili yapılan algı operasyonlarında; sanki otogar esnafı ve orada bulunan halk
hiç müdahale etmemiş ve film izler gibi olayı izlemişler ve o polislerin suç
ortakları imişler gibi tezvirat yapılıyor. Oysa hakikat öyle değil. Görgü
şahitlerinden aldığımız bilgilere göre durum şöyle:
Birincisi: O
kaçtı denilen polisler otogar giriş kapısındaki kulübeye polis arkadaşlarını
ziyarete gelen polislerdir. Yani onlar gelen ekiplerde yer alan polisler değil.
Hemen müdahale etseydiler bu vahşet hiç yaşanmayacaktı. (Bunlar kamuoyuna düşen
görüntüler de ki polisler değil, onlardan çok önce ilk aşamada orada bulunan
polislerdir. Görevli değiliz diyerek müdahaleden kaçınıyorlar)
İkincisi: Bir
firma çalışanı müdahale ettiği esnada kafasına saldırgan vahşiler demirle
vuruyorlar ve kafasında on dikiş var.
Yine başka
bir firma çalışanı bir genç onlara müdahale ettiği esnada koluna demir çubukla vuruyorlar.
Başka bir çalışanda katile çek pasla vuruyor ancak ona da saldırıyorlar. Aynı
şekilde bir çalışan elbise askılığı ile müdahale etmek istiyor ve o da
saldırıya uğruyor.
Aldığımız
bilgiye göre: Bu olay böyle tesadüfi doğaçlama gelişen bir olay değil, planlı, organizeli
ve vahşi hislerle işlenen bir cinayettir. Olayda sanki iki kardeş yalnız varmış
algısı oluşturulmaya çalışılsa da, çok sayıda kişi ile organizeli işlenen bir
cinayettir. Olayda halkın arasına karışır görünen ancak ihtiyaç olduğunda
ortaya çıkan, hatta olayı ayırıyor gibi yapıyor rolüne giren “işbirlikçiler”
olduğu yönünde ciddi iddialar var. Yoksa cinayet bu kadar rahat işlenmez ve her
müdahale edene saldırı olmazdı. Olayın bu yönüyle de incelenmesi gerekir.
Olayın bir
başka tuhaf yanı ise; vahşice cinayet işleyen katil, bir yakınıyla olaydan bir
süre önce sosyal medyada yaptığı kameralı görüşmede, dehşet sözler ve intikam
yeminleri ederek; kanlılarının yakınlarından kimi yakalarsa öldürüp kanını
içeceğinden yeminle bahsediyor. Ve bu video halen sosyal medyada duruyor.
Peki, ortada
bir kan davası varsa ve bu bölgede maalesef “intikam” almayı gelenek haline
getirenler olduğu biliniyorken, neden hiçbir tedbir alınmaz?
Katil sosyal
medyadan bir yakını ile kameralı görüşme yaparak dehşet sözler ile intikam
yeminleri ediyorken; nasıl oluyor da, her şeyden haberdar olan istihbarat ve
emniyet güçlerinin ağına takılmıyor? Burada bir ihmal olduğu kesin.
Tabi bütün
bunlar vahşice katledilen genç fidanımız Suat’ı geri getirmeyecek. Fakat
bizlerde toplum olarak kendimizi sorgulamalı ve ne hale geldiğimizi görmeliyiz
ki, yeni vahşetler yaşanmasın. Wesselam…