“Onların hurma ağaçlarını kesmeniz de, kesmeden kökleri
üzere dimdik bırakmanızda hep Allah’ın izniyle olmuştu ve yoldan büsbütün
çıkmış o kimseleri perişan etmek içindi.” (Haşr 5)
Bu ayet, herkesin malumu olduğu üzere, Efendimiz(sav)’in
Beni Nadir Yahudilerinin yaş hurma ağaçlarını kestirmesi ve buna karşı
yahudilerin, Peygamber’e(sav); “tutarlılık dersi” vermeye kalkması üzerine
indi.
Bu hadise, o günden beri savaş halinde, düşmana maddi zarar
vermenin cevazına delil oldu.
Bugün zalimlerin işlediği cürümlerin boyutu ve müslümanların
içinde bulunduğu şartlar, yukardaki hükmün teklif derecesini, sıradan nafile
bir amel değil, hatta farzı kifaye de değil farzı ayn seviyesine çıkarmaktadır.
Ki, İslam alimlerinin bu hususta fetvaları da ortadadır.
Yalnız, boykot konusunda duyarlı olanlar bile, meselenin
önemini yeterince kavramamış gözüküyorlar.
Geçen hafta Diyarbakır’da Filistin’e destek gösterisinde bir
araya gelen bilinçli kadınların, Starbucks’ın önünde öyle bir haykırışları
vardır ki, yankısı çok uzaklardan duyuldu. Şimdiye kadar yapılan hiçbir boykot,
siyonistleri belki de bu denli korkutmadı.
O zaman burada o ince ayrıntıyı hatırlamak gerekir:
Resulullah(sav), savaştığı Beni Nadir yahudilerini,
gelirlerinden mahrum etmekle yetinmedi. Daha ötesini yaptı. O yaş ağaçları hiç
meyve veremeyecek şekilde kökünden kesti.
Ve bu sünnetle, bu emirle o kadar cılız amel ediliyor ki.
Misaller de son derece az: Geçen gün Irak’ta yine bir siyonist destekçisi olan
kfc’nin bir şubesi, toplanan kalabalık tarafından hedef alınmış.
Ve dün olduğu gibi
maalesef terör çetesine açıktan destek veren ne kadar maddi uç varsa hepsi,
bizzat müslüman olduğu bilinen idareler tarafından son derece sağlam bir
şekilde korunmaktalar.
Sokak köpekleri toplansın mı toplanmasın mı gibi 3-5 yaş
aralığındaki çocuklara bile yakışmayacak kadar pespaye, utanç verici
tartışmalarla gündemi meşgul ederken, soykırımcıların bu ülkede dolaşımda olan
canlı cansız ürünlerine bütün kapıları sonuna kadar açık tutanların, ayetteki
Murad-ı ilâhi’ye ve Resulullah (sav)’e ne kadar uzak olduklarını söylemek
izahtan varestedir.
Evet ayetin tefsiri gayet açık: “Boykot, yaş ağaçların
hurmalarını satın almamak değil hatta onların pazarda satılmasına engel olmak
bile değil, o yaş ağaçları bizzat kesip atmak, kökünü kurutmaktır.”
Bu konuda gerekli ve yeterli adım atmayan yetki sahiplerinin
katillere karşı öfkelerine kuşkuyla bakılmasının arkasındaki sır da budur.
Ve kabul edilsin edilmesin bundan sonra, yeryüzünde -henüz
sıfırlanmayan vesayet odaklarını hesaba katmazsak- yöneticilerinin vasat bir
normallikte seçimle işbaşına geldiği az sayıdaki ülkeden biri sayılacak
Türkiye’de de sandıktan çıkacak netice, boykotla alakalı olacaktır.Şimdi şu
boykotun hakikatini bir daha düşünme vakti. Sadece Diyarbakır’da değil, Mekke-i
Mükerreme’de.
Medine-i Münevvere’de. Her yerde..
Fakat her şeye rağmen ümitvarız. Çünkü en azından kimi
liderler zalime: “ey zalim!” diyorlar:
“Eğer ümmetim, zalime; 'Ey zalim!' demekten ürker bir duruma
gelmişse, artık onun varlığı ile yokluğu birdir. Hak Teala da onları ortada
bırakır, yardım etmez, rezil eder. Onları isyanlarıyla (karşılaştıkları
zulümlerle) baş başa bırakır.” (Münavi, Feyzu’l-Kadir)