Hiç durmadan masum sivilleri, kadınları ve çocukları
öldürsün diye terör çetesine binlerce ton bomba veren iri bunak şeytan, bir
yandan da “israil yeni bir ateşkes sundu” diye nasıl olacağını kendilerinin de
bilmediği bir ateşkes planından söz ediyor. Öyle saçma bir açıklama ki, buna
“Hamas’ın olmadığı yeni bir yol haritası” diyor ama ateşkesin bir tarafında
Hamas var.
Gerçekten bu Aksa Tufanı, şeytanın aklını başından almış.
Hani Sahih Hadiste, Resulullah(sav): “Namaz için ezan okunduğu zaman, şeytan
ezanı duymamak için arkasını dönüp yellenerek kaçar.” buyuruyor ya. Bu zamanın
iblisi de Hamas’ın adını duyduğunda aynen öyle yellenerek kaçıyor.
Herhalde ateşkes iki taraf arasında
olur. Kendilerince güya bir tarafın adını koymuşlar fakat diğer taraf kim?
Mahmud Abbas olmuyor. Çünkü o, ta işin başından beri işgal
rejiminin safında.
Arada Mısır ve Katar gibi ülkeler var. Ancak bunların
arabuluculuk gibi bir özelliği yok. Daha doğrusu bunlara böyle bir hak
verilmiyor. Bunlar süper gücün, süper çaresizlik durumunda başvurduğu buluşma
mekanları…
Aslında siyonist patronların kuyruklarının birbirine
düğümlenmesinin tek bir sebebi var: Hamas’ın direnişe hiç ara vermeden devam
etmesi.
Onlar şöyle sanıyorlardı: İşgal rejimi Gazze’nin bütün sinir
uçlarına dokunarak halkı bezdirince, tahammül edemeyecekler Hamas’a baskı
yapacaklar ve Hamas geri adım atacak, bu iş iki hafta içinde bitecekti.
Kırk binden fazla can verdiler ama hiçbir şeyden pişmanlık
duymadılar.
Salih Aruri’nin kendisini, İsmail Heniye’nin ise 3 evladı
ile 3 torununu şehid ettiler, ama hiç yılgınlık göstermediler.
Yemen istisna, Arap ve müslüman ülkeler onları kaderine terk
ettiler ama morallerini bozmadılar, ümitsizliğe kapılmadılar.
Sicili bozuk kovboy, kendisi gibi sadist psikopat olan azgın
ibranileri, Refah’a sokmakla tehdit etti. Baktı esirleri yine alamıyor; “çadır
da olsa, kuş yuvası da olsa yak yık, füzen, bomban, mermin, silahın, paran,
ıphone’nın her zamanki gibi benden” dedi. Esirler yine gelmedi.
Şimdi de “Hamas’ın 7 Ekim’deki gücü yok” zırvalarıyla
pederine cesaret vermeye çalışıyor.
Yani “ben yine ortaya ateşkes balonu atacağım, konuşmaktan
başka hüneri olmayanlar bununla oyalanırken sen bu arada en ağır şekilde
vurmaya devam et” diyor.
Bununla birlikte -buradaki maşaları hariç- dünya halklarını
bir türlü Hamas’ın terörist olduğuna inandıramayınca, bu sefer de Hamas’ın hiç
gündeme gelmemesi için uğraşıyor.
Bu çabalar kısmen etkili olduğundan acayip endişeli(!) kimi
müslümanlar, dualarında Hamas’ı ve oradaki direnişi zikretmekten kaçınıyorlar.
Kudüs Şehidi Hasan’la hiçbir alakaları olmadığını ima etmek için çırpınıyorlar.
Tamam da Hamas’ın elindeki esirleri onlara kim verecek,
nereden getirecek?
Bombaların üzerine yazılan yazılar
getirmedi.
Bebek de değiller, Leylekler hiç getiremez.
Bu esirler fetva ile filan da gelmez ki, mesela Sisi
darbeyle filan getirsin.
Atanmış veliahtın taht oyunlarıyla ve körfezdeki diğer
petrodolarcıkların normalleşme ayinleriyle de hiç gelecek gibi gözükmüyorlar…
Sonunda kuzu kuzu “Hamas gel anlaşalım” diyecekler demesine
de bunu dediklerinde de kendi iplerini çekmiş olacaklar.
Şimdi bir de Hamas’ın şöyle dediğini hayal edin:
“Biden’i, Blinken’i, Netenyahu’yu ve yanındakileri verin biz
de esirlerinizi verelim.”
Hiç belli olmaz o zaman esirlerin aileleri bunları bir
şekilde yakalayıp Hamas’a teslim edebilirler.
Gazze’nin artık kaybedecek hiç bir şeyi kalmadı. İşte şimdi
Musa’nın asasına “denize vur” emrinin vakti geldi. Öyle ya, madem ki asa ile
koskoca deniz yarılıyordu. O halde Allah-ü Teala, mevzu hiç bu noktaya gelmeden
Musa(as)’a emreder, o da asayı yere vurur, Firavun ve ordusu Karun gibi yerin
dibine batırılırdı. Fakat akıllarının ucundan Allah azzeve celle’den başka
tutunacak hiçbir dal geçmemeliydi.
Çok yakında önde engel gibi duran bir şeylerin yarılışına,
yolu açışına şahit olacağız.
Ve firavunların ordularıyla birlikte boğuluşuna.
Sonra mustazafların yeryüzüne varis oluşuna…
Çünkü kıssalar Kur’an’dandır.
Kur’an ise yaşanır…
Daima yeniden…