Uluslararası bir örgüt düşünün.

 

Dünya üzerindeki toplam 208 ülkeden 193’ü bu örgütün aktif üyesi. Geriye kalan 13 ülkeden 2’si gözlemci üye, diğer kalan 11’i de üye olma kriteri taşımadığı için üye olamıyor.

 

Bu örgüt, dünyayı kasıp kavuran, yaklaşık 70 milyon insanın ölümüne neden olan, birçok ülkenin harabeye döndüğü 2. Dünya Savaşı’ndan sonra 1945’te kurulmuş.

 

Dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için kurulan, kendini "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş" olarak tanımlamaktadır.

 

Örgütün yönetimi, Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Yönetim Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı ve seçimle işbaşına gelen örgütün en prestijli ve üst organı olan Genel Sekreterlik organından oluşmaktadır.

 

Üye ülkelerin her yıl düzenli olarak toplantılar yaptıkları ve kararlar aldığı bir merkezi var. 

 

Örgütün onlarca devletin bütçesinden daha fazla olan milyarlarca dolarlık bütçesi var.

 

2024 yılı için bütçesi 3.59 milyar dolar…              

 

Dünya genelindeki kriz bölgelerinde barışı korumak ve denetlemek amacıyla üye ülkelerin katkılarıyla oluşturulan barışı koruma gücü var. Barış gücünün asker sayısı yıllara göre artıp azalmakla birlikte hâlihazırda 90.905 üniformalı, toplam 111.512 personeli var.

 

Bu örgüt, bir ülkeye karşı askeri güç kullanımı, ekonomik ve siyasi ambargo uygulama, üyelikten çıkarma, Adalet Divanında yargılama, ceza ve müeyyide uygulama imkan ve kabiliyetine sahip.

 

Geçmişte farklı ülkelere karşı bu kararları almış ve uygulamıştır.

 

1950 yılında Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye saldırmasına karşın aldığı kararla Güney Kore’ye askeri olarak yardım etmiştir. Başta ABD olmak üzere Türkiye dahil onlarca ülke Kore’ye askeri güç göndermiş ve fiili olarak savaşmışlardır.

 

Bu örgütün kim olduğunu anlamışsınızdır.

 

BM, Birleşmiş Milletler.

 

İşte böylesine büyük bir güç olan bu uluslararası örgüt, siyonist israil karşısında bir şey yapamıyor.

 

Gazze’deki soykırımına engel olamıyor. Elleri kolları bağlı izlemekle, sıradan bir insan gibi açıklama yapmakla yetiniyor.

 

Açlıktan ölen bebeklere ve sivillere ekmek, mama, ilaç, su ihtiyacını karşılamaktan aciz…

 

Kendi çalışanlarını ve kurumlarını korumaktan dahi aciz..

 

7 Ekim’den bu yana yaklaşık bir yılık süreçte  Gazze’de BM’ye bağlı okul, hastane, yardım merkezi, yönetim binası dahil yüzlere merkezi içindeki sığınmacılarla birlikte vuruldu. UNRWA’nın 192 çalışanı öldürüldü.

 

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Gazze’ye gitmek istedi. Siyonist rejim buna izin vermedi. Genel Sekreter, Gazze kapısından geri dönmek zorunda kaldı.

 

Bunlarla yetinmeyen siyonist rejimin sözde Dışişleri Bakanı, BM Genel Sekreterini ‘istenmeyen kişi’ ilan etti.

 

Barış ve çatışmayı önlemek için Filistin-Lübnan sınırında olan BM Barış Gücü’ne siyonist israil son 48 saatte 2. kez saldırdı. Saldırıda yaralanan askerler oldu.

 

BM, ne yaptı dersiniz, sadece kınama ve bu olayların tekrar etmemesini istedi.

 

Siyonist işgal rejimine karşı bu kadar acziyet içinde olan BM’nin, dünyaya ve insanlığa barış ve huzur getirmesi, adaleti sağlaması mümkün değildir.

 

Elbette siyonist rejim bu pervasızlık ve küstahlığı kendi gücünden değil, arkasındaki ABD ve diğer ağababalarından almaktadır.

 

Zulme karşı çıkamayan, Filistinlilere karşı uygulanan siyonist soykırımı durduramayan BM miadını çoktan doldurmuştur.

 

Hiçbir üye ülkenin veto hakkının olmadığı, kararların oy çokluğuyla alındığı bir yönetime sahip, yeni bir örgüte, adil bir mekanizma acilen kurulmalıdır.