22 Nisan’da Hindistan işgalindeki Keşmir’in Pahalgam bölgesinde saldırıda 30 turistin ölmesiyle sonuçlanan ve Hindistan’ın Pakistan’ı suçlamasıyla devam eden gerginlik sıcak çatışmaya dönüştü.

Hindistan’ın SİHA ve savaş uçaklarıyla Pakistan’a düzenlediği saldırılar, Pakistan savunma güçlerinin karşı koymasıyla 5 Hint uçağının düşürülmesiyle olay farklı bir evreye dönüştü.

1947’den beri devam eden gerginlik ve çatışma hali her ne kadar Keşmir meselesinden kaynaklanıyor olsa da temel mesele İngiliz sömürgecilerinin döşemiş olduğu mayınlar, küresel güçler arasındaki gerginlik, Pakistan’ın İslami kimliğinden ve nükleer güç olmasından kaynaklanmaktadır.

İslam coğrafyasında Siyonist işgal rejimi nasıl ki İslam ümmetinin bağrına saplanmış bir hançer ise Budist Hindistan da Ön Asya’da Siyonist israilin görevini görmektedir.

Neredeyse bir asırdır Keşmirli Müslümanlara yönelik uyguladıkları, soykırım ve insan hakları ihlalleri, Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılmasında oynadığı rol ve Bangladeş yönetimin Müslümanlara yönelik uyguladığı vahşetin arkasında Hindistan var olmuştur.

Hindistan yönetiminin son dönemlerde Çin ile sınır çatışmalarının olması, Çin’i dengelemek için ABD ve Siyonist israille geliştirdiği siyasi ve askeri ilişkiler… Hindistan tamamen onları kontrol ve hegemonyasına girdi.

Siyonist israil, Ön Asya’da ve dünyanın neresinde olursa olsun güçlü bir İslam ülkesi istememektedir. Biliyor ki dünyanın neresinde olursa olsun her Müslüman ve her İslam ülkesi Kudüs’ün özgürlüğünü savunacaktır.

Pakistan halkı da her hâlükârda Kudüs davasının yanında yer almakta, işgali tanımamaktadır.

Bu sebeple ABD ve Siyonist israil, Hindistan’a her türlü gelişmiş silah ve ekipmanı vermektedir.

Türkiye, NATO ve ABD’nin müttefiki olduğu halde Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alınca CATSA yaptırımlarına maruz kalırken, aynı silahları alan Hindistan’a ise hiçbir yaptırım uygulamadı. Ki Türkiye, ABD ve diğer NATO müttefiklerinden aynı silahların muadillerini parasıyla istemesine rağmen kimse satmaya yanaşmadı, parasını ödediği f-35 uçakları bile verilmedi.

ABD, Hindistan üzerinden Çin’i çevrelemek, abluka altına almak, yol projelerini sekteye uğratmak ve gelişen nüfuzunu engellemeye çalışmaktadır.

Pakistan da Çin ile yakınlaşarak, ortak silah üreterek ve satın alarak bunu dengelemeye çalışmaktadır.

Allah muhafaza olabilecek geniş çaplı bir savaş, aynı zamanda ABD ve batı menşeli silahlar ve savaş doktrini ile Çin silah ve doktrininin de bir çatışma ve mukayesesi olacak.

Çin ve Batı menşeli silahların birbirine olan üstünlüğü ve zafiyetleri ABD-Çin çekişmesi hakkında bazı ipuçları ve geleceğe yönelik ipuçları verecektir.

Pakistan’ın Çin yapımı J-10C savaş uçaklarıyla Hindistan’ın Fransız yapımı Rafale savaş uçaklarını düşürmesi, sadece havada olmadı, aynı zamanda borsada da düşürdü.

Rafale uçağını üreten Dassault’un borsadaki hisseleri yüzde 6 değer kaybederken J-10 savaş uçaklarını üreten Çinli üretici Çıngdı Sanayi Grubu’nun hisseleri yükseldi.

İslam coğrafyasının her tarafının çatışma ve savaşlarla dolu olduğu bir dönemde Pakistan’ın da savaş alanına dönmesi istenilmeyen, arzulanmayan bir durumdur.

Son saatlerde basına düşen ateşkes antlaşması yürürlüğe girse de var olan soruna nihai bir çözüm getirmeyeceği bilinmelidir.

Geçmişte emperyalist ve sömürgecilerin döşedikleri mayınlardan kurtulmanın yolu, küresel aktörler arasındaki rekabette ezilmemenin tek yolu; Müslümanların birliğidir, ittihadıdır. Yeni mayınların döşenmesine karşı ümmetçe topyekûn direnmektir…