Şubat, şehitler açısından bereketli bir ay. Türkiye’den
Lübnan’a, Kafkaslardan Mısır’a birçok İslam toprağını bereketli kanlarıyla
sulayıp halkların uyanışına vesile olan şubat şehitlerine yurt görevi görmüş
yerlerden biri de Kürdistan… Türkiye Kürdistan’ı… Şeyh Zeki Atak, Molla
Giyaseddin Barlak bu topraklarda mübarek kanlarını döktüler. Şehadet şerbetini
içtiler.
Kürdistan topraklarının İslami kurtuluşu, Müslüman Türkiye
halkının uyanışı için zalimlere boyun eğmeyen, ırkçı zalimlere direnen aziz bir
şubat şehidimiz daha var. Emperyalist güçlerin, Amerika ve İsrail’in
çıkarlarını korumayı yurtseverlik olarak lanse edip halkları uyutmaya çalışan
zalimler bir âlimimizi daha şubat ayında şehit etmişlerdi. Hem de camide,
vahşice tarayarak.
Tek suçu vardı bu aziz şehidimizin; Bir İslam âlimi olarak
peygamberin misyonunu yüklenmek, İslam davasına omuz vermiş gençleri
desteklemek, İslami mücadele içinde yer alan çocuklarını zalim vahşilerin önüne
atmayı, onları teslim etmeyi ret etmek…
Evet, Şehit Molla Osman Demir’den bahsediyorum. Küçük
yaşlarından itibaren Kürdistan medreselerinde eğitim görmüş, birçok değerli âlimin
yanında ders görmüş, sonrasında son nefesine kadar sürekli ilim öğrenmiş,
öğretmiş, halkı irşattan geri durmamış bir İslam âlimi. Halk tarafından
sevilen, saygı gören, ilmiyle amil bir peygamber varisi.
Tanıdıklarının, ev halkının ve dostlarının anlatımıyla
ömrünü köy köy dolaşıp imamlık yaparak geçiren bir insandı Molla Osman Demir. O
cahili adetleri kabul etmediği, batıl kan davalarını benimsemediği için
yurdunu, baba ocağını terk edip muhaceratı, yoksulluğu tercih eden bir âlimdi.
Dinini yaşama konusunda tavizsizdi. Ev halkını da Müslüman’ca yetiştirmiş,
evlatlarını İslam davasına kazandırmıştı.
İşte bu değerli âlim 14 Şubat 1993 yılında, Nusaybin’de PKK
katilleri tarafından hunharca, vahşi bir şekilde katledildi. Tek suçu o ve
ailesinin İslam davasını savunması, Marksist örgütün baskılarına boyun
eğmemesiydi.
Aslında PKK sadece Molla Osman’ı değil, tüm aile bireylerini
katletmek için saldırmıştı. O esnada Molla Osman ve çocukları camide ibadetle
meşguldüler. Molla Osman’ın ev halkıyla birlikte camide olduğu bilgisini alan
katiller bombalar ve uzun namlulu silahlarla camiyi taramış, vahşi bir şekilde saldırmışlardı.
Saldırıda Molla Osman vahşice katledilip şehitler kervanına katılmış, iki
çocuğu da ağır yaralanmıştı. Saldırı esnasında Allah’ın evi, yani cami de
vahşilerin kurşunlarına hedef olmuş, çirkin saldırıya hedef olmaktan
kurtulamamıştı. Vahşiler Allah’ın evinin hürmetine aldırmamışlar, Molla Osman’ı
caminin içinde şehit etmişlerdi.
Aradan uzun yıllar geçti ama bu şubat şehidimizin, bu şehit
İslam âliminin mübarek kanı yolumuza ışık olmaya, iman ve İslam davası uğrunda
ceht ve gayretimizi motive etmeye devam ediyor.
Şehitlerimizin üzerimizdeki en temel hakları onları
unutmamamız, davalarını omuzlamamız, çocuklarımıza, genç nesillerimize
destanlarını anlatmamızdır. Onlar yarınlarımız için, özgürlüğümüz için, din ve
dünyamızın selameti için canlarını feda ettiler. Hatıralarını canlı tutmak,
direnişlerini genç nesillere aktarmak boynumuzun borcu…
Onlar Hüseyinler
oldular, mukaddes İslam davası için kanlarını dökmekten çekinmediler. Bizler de
Zeynepler olmalı, bu kanın taşıdığı ilahi mesajı unutturmamalı, ebediyete kadar
yaşatmalıyız.
Selam olsun şubat şehitlerine! Selam olsun Hüseyn’in
misyonunu yüklenen azizlere! Selam olsun Kürdistan’ı direniş ve diriliş yurduna
çeviren çağdaş Kerbelaların aslanlarına! Selam Olsun Şeyh Zekiye, Molla
Gıyaseddin’e! Ve selam olsun Şehit Molla Osman’a! Selam olsun şubatı şehadet
ayına çeviren cennet yolcularına!