Bugün size Allah’ı tanımayan, bilmeyen bir ülkede yaşayan bir çocuğun Allah’ı nasıl bulduğundan bahsedeceğim. O ülkenin vezirinin oğluydu bahsedeceğim çocuk. İyi yürekli, sevgi dolu, halk tarafından sevilen bir çocuktu.
İşte bu çocuk bir gün tek başına kırlara çıkmıştı. Yalnızdı. Bu defa hizmetçilerini yanına almamıştı. Vezirin oğlu kırlarda dolaşırken susadı. Su içmek için o yakınlarda bulunan bir pınara yöneldi. Vezirin oğlu pınarın başında yabancı bir adam görünce durakladı. Her halinden yolcu olduğu belli olan adam garip hareketler yapıyordu. Eğiliyor, kalkıyor, yere kapanıyor, duygulu bir sesle bir şeyler mırıldanıyordu.
Yolcunun garip davranışları bitince vezirin oğlu ona yanaştı. Gülümseyerek yabancı adama selam verdi. Yabancı adam da gülümseyerek selama karşılık verdi. Güzel bir yüzü, parıldayan gözlerinden dışarı süzülen yumuşak bakışları vardı yolcunun. Birbirlerini sevmişler, kırk yıllık dostmuş gibi kaynaşmışlardı.
Vezirin genç oğlu susuzluğunu giderip biraz oturduktan sonra yolcuya merakla sordu:
---- Az önce yaptığın hareketler neydi? Şimdiye kadar böyle yapan birini görmedim de…
Siyah sakallarını sıvazlayan yolcu yumuşak bakışlarını gülümseyerek vezirin oğluna çevirdi.
---- Allah için namaz kılıyordum!
Allah, namaz… Vezirin oğlu bu kelimeleri ilk defa duyuyordu. Şaşkınlık içinde mırıldandı.
---- Sizden hiçbir şey anlamadım! Allah da kim? Namaz nedir? 14 yaşındayım ama bu güne kadar bu isimleri hiç duymadım.
Genç yolcu hüzünlü bir tebessümle gülümsedi. Vezirin oğlunu ellerinden tutarak kendine yaklaştırdı. Etkileyici bir ses tonuyla:
---- Allah beni, seni ve tüm varlık âlemini yaratan yüceler yücesi, sonsuz kudret sahibi varlığın ismidir. Bizi O yarattı. Sahibimiz odur ve biz ölünce O’na döneceğiz. İşte ö yüce yaratıcıya ibadet etmenin adı namazdır. Benim az önce yaptığım oydu. Yani sahibime, yaratıcıma ibadet ediyordum.
Vezirin oğlu gayri ihtiyari irkildi. Korkuyla etrafına baktıktan sonra:
----- Bizim ilahımız kraldır! Diye yabancı adama itiraz etti. Burada herkes, bütün ülke halkı krala tapar.
Yabancı adam vezirin oğlunu ürkütmemeye çalışarak okşayan bir sesle sözlerini sürdürdü.
---- Sen zeki bir çocuğa benziyorsun. Sence benim, senin gibi olan, hastalanan, acıkan ve ölecek olan sıradan bir insan ilah olabilir mi, yaratıcı olabilir mi?
Yabancı yolcu ve güzel fıtratlı vezirin oğlu saatlerce sohbet ettiler. Zeki bir çocuk olan vezirin oğlu pınarın başından kalktığı zaman artık Allah’a teslim olmuş bir Müslüman’dı.
Ne mutlu ona değil mi çocuklar? O Allah’ı buldu… Allah’ı bulmak, O’nu tanımak, O’nu sevmek, O’nun istediği iyi bir insan, iyi bir Müslüman olmak, O’nun için namaz kılmak ne mutluluk verici şeyler değil mi?