Bağların, bahçelerin içerisinde şirin bir dağ köyü varmış.
Bu köyün insanları dindar, Allah’ı bilen, çalışkan insanlarmış. Biri hariç…
Köyde yaşayan Seyfi isminde bir adam, bağları, bahçeleri olmasına rağmen tembel
tembel dolaşır, bağ ve bahçelerini ekip dikmezmiş. Bu yüzden Seyfi ve çocukları
hep yarı aç dolaşırlarmış.
Köylü Seyfi bir gün kırlarda dolaşıyormuş. Dolaşmaktan
yorulan Seyfi gidip bir ağacın gölgesine uzanmış. Oradan etrafı seyre dalmış.
Etrafı seyrederken bir tepenin önünde bir tilkinin bir tavşanı yakaladığına
şahit olmuş. Tilki tavşanın çoğunu yedikten sonra çekip gitmiş. Tilki gittikten
sonra yırtıcı bir kuş gelip arta kalanı yemiş.
Olup bitene dikkatle dalmış olan Seyfi, eneyerek şöyle
düşünmüş:
“Bu yırtıcı kuşun rızkı ayağına geldi. Hiçbir şey yapmadan
yemeği önüne geldi. Benim de yorulup çalışmama gerek yok. Gidip evimde
oturayım. Yırtıcı kuşun rızkını veren benim ve çocuklarımın da rızkını verir.”
Böyle düşünerek kendini ikna etmeye çalışan adam evinin yolunu
tutmuş. Evinde yan gelip yatmış günlerce. Hanımı ve çocukları gidip çalışması
için onu ikna etmeye çalışmışlar. Hanımı:
--- Bey! Demiş. Evde oturarak rızkımızı kazanamazsın. Gidip
çalışman lazım… Elimizdeki, avucumuzdaki bitmek üzere… Önümüzde kış var. Kışa
hazırlık yapmazsan hepimiz aç kalırız.
Seyfi, vurdumduymaz bir tavırla gülümsemiş.
--- Sakin ol hanım! Allah rızkımızı ayağımıza getirecek.
Sabırlı ol biraz.
Kadın, kocasının bu vurdumduymaz tavrına sinirlenerek
bağırmış:
--- Köydeki bir tek akıllı sen misin? Herkes, genç ihtiyar
güneşin altında akşama kadar çalışıyor, ter döküyor birkaç lokma ekmek için.
Adam karısına aldırmamış. Evinde yan gelip yatmış. Aradan
günler, haftalar geçmiş ama Seyfi’nin rızkı ayağına gelmemiş. Çocukları
açlıktan ağlamaya başlamışlar.
Köylüler Seyfi’nin yaptığı ahmakça davranışı köyün imamına
şikâyet etmişler. Köyün İmamı Hüseyin Hoca güler yüzlü, akılı, bilgili bir
adammış. Olayı duyunca çok üzülmüş. Seyfi’nin evine giderek ona nasihatlerde
bulunmuş.
--- Bak kardeşim! Demiş. Sen yanlış yoldasın. Allah
çalışmayana vermez. Rızkını kazanman için vesileler lazım. Allah’ın sevgili
kulları, peygamberler bile vesilesiz, evlerinde oturarak rızıklarını
kazanmamışlar. Onlar da çalışıp didinmişler. Bak Peygamberimiz önce çobanlık yapmış,
sonra kervanlarla uzak ülkelere gidip ticarete atılmış. Hazreti Yakup ve
Hazreti Musa çobanlık, Hazreti İsa ve Hazreti Zekeriya marangozluk, Hazreti
Yahya balıkçılık, Hazreti İdris terzilik yapmış. Bırak bu akılsızca davranışı
da rızkını kazanmak için git çalış.
Seyfi, Hüseyin Hoca’nın sözleri üzerine tembelliği bırakmaya karar vermiş. Eline kazmayı, küreği, tırmığı alarak tarlasına, bağına gitmiş. Eşi ve çocukları da ona yardımcı olmuşlar. Kısa süre içinde açlıktan, sıkıntıdan kurtulmuşlar. Çalışkanlığın karşılığı olarak Allah onlara bol bir rızık vermiş.