Bismihi Teâlâ
En uzun yaz tatili
yapan ülkelerin başında yer alıyoruz.
Ortalama olarak 13 haftalık
bir zaman dilimine denk geliyor bu süre.
Bundan iyisi mi var(!)
Kaba bir deyişle alan memnun
veren memnun mu, sizce?
Rahatlıkla söylenebilir:
Bu süre uzun mu uzun.
Verimsiz mi verimsiz geçiyor.
Hele günümüzde, çok
sönük kalıyor.
Tarımın aktif olduğu
dönemlerde aileler uzun yaz döneminde bireyden istifade ederdi.
Bağ, bahçe, koyun otlatma
gibi işlerde uzun yaz tatili belki de gerekirdi.
Zaten bu tür uygulamalar
ciddi bir eğitim aracıydı.
Devinişsel, duyuşsal yönden
bireye çok katkı sağlardı.
Sosyal yönden de ciddi
faydalar sağlamıyor değildi.
Uzun bellekte unutulmayacak
hatıralar bırakması sürecin en eğlenceli yanıydı.
Yani kazan kazan metodu buna
derler galiba.
Maalesef, günümüzde uzun yaz
tatili tekdüze geçiyor.
Sosyallikten kopuk, bilişim
aygıtlarının bağımlılığıyla geçiyor çoğu kez.
Hele, 3T’nin esaretinde
geçirilen bu yaşlar belki de telafisi zor tahribatlar bırakıyor.
Telefon, tablet, televizyonla
aşırı şekilde geçirilen bu dönem zihne ket vurması için yetiyor.
Uyuşmuş, dikkati tamamen
kaçmış bireyleri; soğuk okul binaları kolay sürede toparlamakta zorlanıyor.
Şehir yaşamı bana göre
çocuklar açısından talihsiz bir ortam.
En azından birinci çocukluk
evresi için öyle.
Aileler açısından masraflıca
bir şey.
Her şey para pulda
düğümleniyor.
Belki de birtakım şeyleri
aileler yapmak ister, lakin ekonomik koşullar fırsat vermeyince olmuyor,
olamıyor.
Öğrenim yaşında olan
çocuklar, sahi okulu sabırsızlıkla bekliyor mu?
Ya da bir an evvel okuluna,
akranlarıyla buluşmak için gün sayıyor mu?
En önemlisi okulunu özlüyor
mu?
Sınıfını,
öğretmenini-öğretmenlerini özlüyor mu?
Evet, demek kolay değil
sanırım.
Yine de olumlu pencereden
bakmak iyidir.
Otoriteler okulu en büyük
sosyal örgütlenme yeri olarak gösterir.
Elbette öyle.
Zevkli ve eğlence yeri olarak
göstermede ibrenin bir ucu bize bakıyor.
Bunun için değerlerimiz
arasında görmemiz lazım.
Aileler ve okullar bunu
göstermeyince olur mu?
Yani ‘Sen sağ ben selamet.’
mi diyeceğiz?
Hayır.
Gayrı pes… deme lüksümüz
olabilir mi?
Eğer iflas bayrağını
çekmişsek, o zaman; elimizin altındakine “Vermeyince mabut neylesin
Mahmut.” demesine davetiye çıkarmış olmaz mıyız?
Kalın sağlıcakla.