Selamünaleyküm. Nasılsın? Yaşıyor musun?
E, bu yazıyı okuduğuna göre yaşıyorsun tabii. Peki, gerçekte yaşıyor musun?
Yoksa yaşayan bir ölü müsün?
Yaşayan ölü nasıl olunur? Kabre seninle
gelmeyecek, arkanda kalacak, hatta bırakalım kabri yarın bile senin yanında
olmayacak şeyleri hayatının merkezine aldığında yaşayan bir ölü olursun. Bu şey
insan olmuş, iş olmuş veya bir eşya, bir makam, bir araç olmuş fark etmez. Bu
şeyin büyüklüğü küçüklüğü de fark etmez. Hatta ne kadar büyük şeylerin peşinden
koşarsa kalben o kadar tükenir insan.
Hayatta insana lazım olan, insanı Allah’a
yaklaştıracak ibadetler, belini doğrultacak kadar yiyecek ve sevgisini,
ilgisini esirgemeyecek olan sevdikleridir. İlk ikisinin bize ihtiyacı yoktur.
Ancak sevdiklerimizin ilgisi ve sevgisi biraz da bizim onlara olan ilgimize ve
sevgimize bağlıdır. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur, demişler. İnsan
ailesiyle vakit geçirmezse, huzur bulmak için kurduğu yuvada huzursuzluğa duçar
olmaz mı?
Hatırlar mısın sofra hazırken sürekli bir
şeylerin telaşına düşüp, sofraya çok geç oturup da birlikte yemek yiyemediğimiz
annelerimizi? Yemeğin tadı tuzu kalmazdı, öyle değil mi?
İşten geç gelen ve yemekten sonra uzanıp
TV seyrederken kumanda karnının üstünde uyuyan babalarımız peki? Bu durumları
birçoğumuz yaşamışızdır. Yaşamayan varsa ne mutlu ona.
Biz kumandayı alırken karnında sensör var
gibi birden irkilerek uyanan ve kumandayı alıp biraz gezindikten sonra yeniden
uyuyan babalarımıza ne çok içerlerdik değil mi? Bizimle ilgilenmiyor, uyuyor
ama kumandaya dokununca nasıl da kendine geliyor diye.
İşte can… Biz şimdi uyumuyoruz da. Ayakta
uyuyoruz. Elde telefon, gözler açık, kafa uyanık ama aslında dünyadan bihaber.
Birilerinin beklentileri, sosyal medya, video derken günün sonunda en çok
ilgiyi telefonlarımız görmüş olarak geceye ulaşıyoruz.
Bu, evde bulunduğumuz zamanlardaki
durumlar. Evde olmadığımız, çalıştığımız, kadın isek ev işi yaptığımız
vakitleri de buna eklersek evde ilgi bekleyen miniklerin ve hatta büyüklerin ne
çok yıprandığını anlarız.
Bugün ilgi istemesinden rahatsız
olduğumuz çocuğumuzun yarın biz ilgisini isteyeceğiz. Bugün “Neden bu kadar
ilgili ki?” dediğimiz yavrularımız hakkında yarın “Neden odasına çekiliyor,
yanımıza gelmiyor?” deriz Allah muhafaza.
Bugün ilgisinden rahatsız olduğumuz
sevenlerimiz de ilgilerini bizden kestiği zaman anlarız aslında ilgilenilmenin
–tabiri caizse- hayat bahşeden bir dokunuş olduğunu. Ayaz vurmuş ve kurumuş bir
gül gibi başımız öne eğildiğinde artık ne o huzur geri gelir, ne de o ilgi
eskisi gibi olur.
Rabbim sevdiklerinin ilgisinin ve
sevgisinin kıymetini bilenlerden eylesin cümlemizi.